banner564

Rum tarafının “solcuları” da, “mülkiyet hakkı” ile popüler olmaya çalışıyorlar!

Genç adam kendini “komünist” olarak tanımlıyor ama mülkiyet hakkının temel bir insan hakkı olduğunu savunmaktan da geri kalmıyor. İstanbul doğumlu “Kıbrıslı” Salih Oğuzhan Karahan, Kıbrıslı Rumların oluşturduğu Yeşiller Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Kyriakos Tsimillis ile ortak bir basın toplantısı düzenleyerek Kuzey Kıbrıs’ta inşaat veya emlak sektöründe çalışan kimi şirketlerin ve yöneticilerinin isimlerinin basına düşmesine yol açtılar. Bununla Kuzey Kıbrıs’taki inşaat sektörünü darbelemeyi amaçladıklarını saklamıyorlar.
Karahan, önce Türkçü-Turancıymış, sonra komünist olmuş… Karahan, “Hangi tür çözümü konuşursak konuşalım bu mülk konusunu çözümden ayrı ele almamız gerekiyor. Çünkü mülkiyet hakkı her bireyin insan haklarıyla ilişkilidir. Bu sebeple hangi çözümü konuşursak konuşalım bu konuda presiplere bağlı kalmamız gerekmektedir. Bu prensipler insan haklarıdır ve savaş suçları ile insanlığa karşı işlenmiş suçlara karşı duruştur” demiş… 
Herkes de biliyor ki “mülkiyet hakkı” ekonomik gelişmenin temelidir. Ayn Rand gibi kapitalizmin hem ahlaki hem toplumsal hem de kişisel gelişim bakımından en uygun sistem olduğunu savunan düşünürler bu konuda çok “katı” düşünceler ileri sürerler ve hiçbir koşul altında mülkiyet hakkına gölge düşürülmesini kabul etmezler. Hernando De Soto gibi yoksulluğun nedenlerini araştırmaya kendini adamış ekonomistler ise mülkiyet haklarının yeterince gelişmemiş ve hukuk sistemi içinde korunmamış olmasını yoksulluğun başlıca nedeni olarak saptadılar; makaleler yazdılar ve ödüller aldılar. Bu konuya ilgi duyanlara Rand’ın “Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal” ve Soto’nun “Sermaye’nin Sırrı” kitaplarını öneririm. Bu okumalar sonunda “mülkiyet hakkının” ne demek olduğunu biraz daha iyi öğrenmiş olacağınızdan kuşku duymuyorum. Mülkiyet hakları hukuki esaslara bağlanmamışsa ve kullanılamaz durumdaysa kalkınma olmaz. Kıbrıs Rum tarafı Kıbrıslı Türkleri tam da bunun için “mülkiyetsiz bırakmaya” çalışıyor.
Buna karşın Kıbrıslı Rumların mülkiyet haklarını kullanabilmeleri, uluslararası hukuk yapıcıları tarafından adeta “icat edilmiş” olan Taşınmaz Mal Komisyonu mekanizması ile mümkün kılınmıştır. Karahan türü komünistler bu durumu görmezden gelmektedirler. Bu adadaki egemenlik kavgası nedeniyle, Kıbrıslı Türklerin mülkiyet haklarını kullanamadıkları gerçeğini ise umursamamaktadırlar. 
Basın toplantısında boy gösteren beylerden genç olanı kendini “komünist” olarak tanımlarken yaşlı görünen “çevreci” de aynı durumdadır. Mülkiyet haklarını kullanamayan Kıbrıslı Türklerin 60 yıldan beri hangi koşullarda var olmaya çalıştıklarını umursamadan Kıbrıslı Rum Lider Hristodulidis’e yardımcı olmak için canlarını dişlerine takmış görünüyorlar. İnsanların yaşadıklarını umursamadan mülkiyet hakkının peşine düşen bir “çevreci”! 
Belli ki at izi ile it izi birbirine karışmıştır. Çevreci veya komünist değil, sapına kadar milliyetçi!
İnsan, yaşadığı süre içinde her şeyi görmeye hazır olmalıdır aslında ama mülkiyet haklarının yılmaz savunucusu bir komünist ile karşılaşmayı beklemiyordum doğrusu. Benzer bir şekilde, Kıbrıs sorunu çözümsüz kalacaksa kalsın, insanlar ölürse ölsün ama mülkiyet hakları korunsun diyen bir çevreci ile karşılamak da büyük sürpriz oldu doğrusu. 
Şunu anladım ki Kıbrıs sorunu çözümlenmeden Kıbrıs Rum siyasi hayatını ve düşün dünyasını milliyetçi düşüncelerin tahakkümünden kurtarmak kolay olmayacaktır.


Popülizm, siyasetin çözüm üretme kabiliyetini yok ediyor. Popüler olmak isteyen siyasetçiler gerçeklerden uzaklaşıyor; başkalarının haklarını görmezden geliyorlar…
 

YORUM EKLE

banner582

banner471

banner628

banner474