banner564

Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir

Cuma günü mesai bitimi ile yılın ikinci dokuz günlük tatili başlamış oldu. Temmuz ayındaki Ramazan Bayramı öncesi de benzer bir cümle ile başlamıştım yazıma. 03 Temmuz 2016 tarihli yazım, bakanlar kurulu kararı ile Ramazan bayramının hafta sonu ile birleştirilerek dokuz güne çıkarılan bayram tatilinin sadece kamu çalışanlarına yönelik olması üzerine yazmıştım. Bu ayrımın çalışma hayatında kamu ile özel sektör arasında bir ötekileştirme yaratıyor olmasına dikkat çekmiştim. Bu bayramda değişen bir şey olmadı.
Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir, atasözümüz tam da böylesi durumlar için söylenmiş bir sözdür. Kurban bayramı tatili de çalışma hayatımızdaki ötekileştirmenin olumsuz ipuçlarını önceki bayram tatilinde vermişti. Coğrafyamızda sosyal, ekonomik ve kültürel yaşantımızın her alanında ötekileştirmenin yazgısını gözlemlemek mümkündür. Ötekileştirme toplumsal yaşantımızın en önemli sorunlarından birisi haline gelmektedir. Yakın bir gelecekte ise çalışma hayatımızda toplumda var olan ötekileştirilmiş yapıyı devam ettirme ve bu yapıya karşı olanların, özellikle çalışma hayatına yeni başlayanların birbirlerine karşı sergileyecekleri mücadeleleri izliyor noktasına geleceğiz. Toplumumuzun iç barışı ve huzuru için, insanların temel hak ve özgürlüklerine saygı duymalı, karşı tarafı küçümsemeden ve taraf tutmadan anlamaya çalışmalıyız.
Yapılan işlerin gidişatı çok önemlidir. Çoğu zaman işin gidişatı sonucunda nasıl olacağını göstermektedir. Hayatta gerçekleşen olumsuz durumlar genellikle yavaş yavaş oluşur. Bunun için bir süre vardır. Bu süre ilerledikçe gerçekleşecek olan olay yavaş yavaş kendin belli eder. Bu zaman içerisinde öngörülü olabilmek çok önemlidir. Yarının ne olacağını önceden tahmin edebiliyorsak bu bizim için çok önemli bir avantajdır. Çok büyük sürprizlerle karşılaşmadığımız sürece başımıza gelecek olayları tahmin etmek çok da zor değildir. Bunun için olaylara uzaktan bakarak bir durum değerlendirmesi yapmak yeterli olacaktır.
Sosyal adalet kavramı, toplumun her üyesinin aynı temel haklara, korumaya, fırsata, yükümlülüklere ve sosyal olanaklara sahip olduğu ideal koşullara işaret eder. Bugün anayasamıza da girmiş bir “Sosyal Devlet” ilkesi vardır. Bu ilkenin amacı devletin bireyler karşısında eşit ve adil bir dağıtım sistemi uygulaması amaçlanmaktadır.
Adalet duygusu önce bireylerin vicdanlarda kurulur. Sosyal adaleti ise toplumu oluşturan fertlerin ortak vicdanlarıyla oluşan "kamu vicdanı" belirler. Kamu vicda¬nı da yere, topluma ve zamana göre değişen bir kavramdır. Zamana ve mekâna göre değişen ka¬mu vicdanı bu dengeyi sağlar. İnsanlık tarihi sürekli olarak bu dengeyi, vicdanları rahatsız etmeyecek bir şekilde kurma mücadelesi halinde geç¬mektedir. Burada önemli olan, kamu vicdanının tam anlamıyla tecelli et-mesine imkân verecek bir ortamın olup ol¬madığıdır. Kamu vicdanının teşekkül ede¬mediği ortamlarda sosyal adaletten bahsedilemez…
Bundan sonraki çalışma hayatımızdaki yapılacak düzenlemelerin toplumun tümünü kapsaması ümidiyle, bayramınızın sağlık, huzur ve bereketli olmasını dilerim. Herkese iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner471

banner474