Cumhurbaşkanı Sayın Tatar dahil 14 kişinin KC Pasaportları ile ilgili karar olay oldu. Ayrıca BM Barış Gücü Komutanının GKK ziyareti de sorun oldu. O zaman bu iki olayı da değerlendirmek gerekir. 
Cumhurbaşkanı Sayın Tatar, pasaport olayı üzerine TAK’a demeç verdi. Bu kararı, “çağdışı, ırkçılık, insan haklarına aykırı, hukuki zemini olmayan” olarak tanımladıktan sonra aynen şöyle dedi. “Vatandaşlar arasında böyle bir ayrım yapmak kabul edilebilir bir şey değildir” dedi, Allah Allah hangi vatandaşlar arasında?” “Kıbrıs Cumhuriyeti”. Bunu kim ifade ediyor? Federal çözüme karşı olduğunu ifade edip, iki ayrı devlet vizyonunu savunduğunu söyleyen CB Sayın Tatar, 1960’ta kurulan KC, Türk ve Rum Toplumları tarafından kuruldu. Yani onun ifadesi ile “iki ayrı ırk” arasında kuruldu, bu nedenle “vatandaşlar arasında ayrım yapılamaz” doğru ilkesini kendi pasaport olayı nedeni ile şimdi hatırlaması samimiyetten uzaktır. Peki, bunun GKK ile bağı nedir? Çok hatırlatılmasa da GKK; 1974’e kadar, 1964 darbesinden sonra Kıbrıs Türk Toplumunun kendini savunmak için oluşturduğu Mücahit Ordusunun devamıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni 1964 darbesi ile gasp eden Güneyin bağnazları Kıbrıs Türk Toplumuna ve Mücahit Birliklerine de asi diye bakıyordu.
Bunu biz 1964 itibarı ile yaşarken; Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasp eden Güneyin Bağnazları ise tek taraflı yasal değişiklikle, Kıbrıs Cumhuriyeti Ordusunu fes ediyor ve onun yerine Rum Milli Muhafız Ordusunu kuruyordu… Yani Mücahit Ordusu ve onun üzerinde yükselen GKK, ne kadar Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına aykırı ise, aynı şekilde dünkü ve bugünkü RMMO da Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına ve yasal düzenine aykırıdır. Bu nedenle BM Barış Gücü Komutanın, GKK Komutanını ziyaretine, Güneyden yükselen tepkilerin demokratik meşruluğu yoktur. Bu tepkilere Kuzeyden verilen tepkilerin de dayandığı zemin yanlıştır. Eğer Kuzeyin silahlı gücü meşru değilse, aynı meşrutiyet sorunu Güneyin silahlı gücü içinde geçerlidir. 
Bu nedenle pasaport olayı ve GKK meselesini ele almak bütünlüklü olmalıdır, eğer iki ayrı devlet tezi ve bunu da iki ayrı ırk temeline dayandırırsanız; ne pasaport olayını, ne de GKK yapılan ziyarete dönük Güneyden yapılan ikiyüzlü karşı çıkışlara tepkiniz tutarlı olur. Çünkü 1974 Hareketi dahil; iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitlik içinde Federal Kıbrıs tezi ve ilgili BM Kararları, tümü ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmasına dayalıdır. Sayın Tatar’ın pasaportla ilgili ifade ettiği, “vatandaşlar arasında ayrım yapmak kabul edilebilir değildir” ifadesi, KC Anayasası temelinde anlamlı olur.
Peki Sayın Anastasiadis bu adımı niye attı? Üstelik yalnız pasaport olayına dönük adım atmadı. Aynı zamanda AİHM içinde, 5. Hükümet başvurusunu yapacağı mesajını da verdi. Bunu kimin için yapıyor? Türkiye için. Neden bunu yapıyor? Kuzeyden Maraş ve Ayrı Devlet diye yapılan tek yanlı adımlara cevap diye yapıyor. Pek çoğu bunu iç siyasi avantaj için yaptığını söylüyor. Elbette bunun da etkisi var. Ama esas niyetin, Eylül sonunda BM Genel Sekreterinin görüşmeleri yeniden başlatmak için adımlar atmasını engellemek amacı olduğu nettir. Kuzeyde de Sayın Tatar’ın “kefenimi giydim” diyen açıklamaları Eylül’ü sabote içindir. Peki, neden bunu Sayın Anastasiadis tırmandırıyor? Çünkü Türkiye’nin ekonomik ve iç siyasi sorunları ciddi düzeyde. Aynı zamanda ABD, AB ve BM Güvenlik Konseyi’nin son kararında olduğu gibi tümü ile sorunlu. Afganistan olayı nedeni ile bilinmezlik dorukta. Bu nedenle Pasaport olayı ile birlikte AHİM’e 5. Hükümet Başvurusunu yapma kararını verdi. Yani her alanda sorunları derinleştirmek istiyor. Bunları karşılamanın yolu, keskinlikten değil; aksine BM Parametrelerine ve 1960 Antlaşmalarına dayanan evrensel kabul gören temellere dayanan siyasetle olur. Öyle ucu sana değince, “vatandaşlar arasında ayrım yapılamaz” doğrusunu ifade etmekle olmaz. Güneyde alınan Pasaport ve 5. Hükümet başvurusu kararları sorunun çözümüne katkı koymaz.