Son zamanlarda pahalılık ve geçim sıkıntısı, halkımızın en önemli sorunu oldu. Fakat, Genellikle iş başına gelen tüm siyasi partiler gibi, şimdiki hükümet de eylem ve grev yapanlar dışında başkasının istek ve yapıcı önerilerini önemsememekte, dikkate almamaktadır.
Bu hatalı yönetim anlayışı sayesinde, siyasilerin, sadece makamlarda rahatsız edilmemesi sağlanmaktadır. Öte yandan, ülke zarara uğratılmakta ve seçmen mağdur edilerek siyasilerden soğumaktadır. Nitekim sosyal medyadaki yorumlardan, halkımızın ezici çoğunluğunun siyasilerden memnun olunmadığı anlaşılmaktadır.
Yaşanan dönemde atanmış ve seçilmişlerin genellikle medyada ve sosyal paylaşım sayfalarında vatandaşların yapıcı ve samimi şikayetlerini, uyarıları dikkate almadığı görülmektedir.
Buna rağmen ülkemizin yararı bakımından, yaşam pahalılığının makul düzeye indirilebilmesi için, acil önlemler alınması gerektiğini hatırlatmakta yarar görmekteyim.
Anavatanla TL ile tüm ihtiyaçlarımızı temin edebildiğimize göre, oradan ithal edilen ürünlerin KKTC’de 3-4 misli fiyatla satılması kabul edilemez.
Örneğin Ankara’da kilosu 50 TL olan hamsinin, KKTC’de 150 TL den satılmasına, Mersin’de kilosu 5 TL olan soğanın, KKTC’de 20 TL den, en çok tüketilen patates ve domatesin 3-4 misli fiyattan satılması, halkı mağdur etmektir.
Halen Trabzon ile uçak bağlantısı sağlandığına göre, hükümetimiz oradan balık ithaline izin vermeli. Hatta teşvik ederek KKTC’deki fiyatların makul düzeye indirilmesini sağlamalı.
TC’deki ticaret ataşelerimizden, sebze-meyve ve balık gibi ürünlerin, günlük fiyatları alınmalı ve halkı fahiş fiyatlarla mağdur eden ithalatçılar uyarılmalı. Uyarıları dikkate almayanların ithal izinleri iptal edilmeli.
Temel gıda maddelerinden biri olan et fiyatlarının, fahiş fiyattan satılması ; yeni neslin sağlıklı yetiştirilebilmesini, orta gelirli vatandaşlarımızın yaşamını ve turizm kesimini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu nedenle et ithaline, mutlaka izin verilmelidir. Zaten halen güneyden gayri resmi yöntemlerle önemli miktarda et ithal edilmektedir. Fakat şimdiki yöntemle, hem devlet vergi geliri kaybetmekte, hem de sağlıksız et tüketilmektedir.
Kuşkusuz hükümet yerel üretimi korumalı ve desteklemelidir. Fakat yerli tarım üretiminin, tüketicileri mağdur ederek pahalılığı körükleyerek yapılması ülkemizin zararınadır. Ayrıca sadece çalışanların ücretlerini artırarak pahalılığın önlenmesi mümkün değildir.
Yerel tarımsal üretimin: verimliliği artırıcı önlemler, üretim planlaması, atık suların değerlendirilmesi, çağdaş model çiftlikler oluşturulmasının sağlanması, özendirici sübvansiyon ve benzeri yöntemlerle desteklenmesi daha isabetli ve yararlıdır.
Hele, sosyal medyada yapılan samimi-yapıcı uyarılara rağmen, Belediyelerin ve ilgili bakanlıkların piyasada çamurlu patates pazarlanmasını engellememesi üzücüdür. Çünkü, vatandaşa patates fiyatına toprak satılmaktadır. Ayrıca üzeri çamurla kaplı patateslerin defolu ve yeşil (solaninli) olduğu anlaşılmadığı için, tüketiciler mağdur edilmektedir.
Birçok kişi gibi ben de gelip geçmiş tüm hükümetlerin, STÖ’lerin eylemlerinden çekindiği için sorunlara karşı radikal önlemler almaktan kaçındığı görüşündeyim.
Fakat Hükümetler halkın yararına adımlar atmak niyetinde ise, engelleri kaldıracak önlemleri almaktan çekinmemeli.
Öncelikle STÖ, grev ve eylemlerle ilgili mevzuat, günümüz gerçekleri dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli. Eylem ve grevlerin siyasi baskı aracı olarak kullanılmaması, Temel hizmetlerin engellenememesi, eylemlerle günlük yaşamının felç edilememesi, grev kararının uygar ülkelerde olduğu şekilde, üyelerin onayı alınarak demokratik yöntemle alınabilmesi sağlanmalı.
Pahalılık sorunu
- 20 Aralık 2023, 10:29
- 101
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi