Kıbrıs üzerinde bugüne kadar oynanan oyunlar saymakla bitmez.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin oluşumundaki yapıda bile oyun vardı.
Cumhuriyeti oluşturan temel yapı oranındaki %70’e karşın %30, sahneye konan oyunun bir parçasıydı.
Nitekim 1973’te Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’ndaki 13 maddede yapmak istedikleri değişikliklerin en önemli hususları arasında, Türklere verilen % 30’luk oranın aşağılara çekilmesi talebi vardı.
İki toplum arasında yaşanan hadiselerde önceliği var ama 20 Aralık 1963 tarihiyle birlikte adada meydana gelen hadiseler, Türk mebusların Temsilciler Meclisine sokulmaması, devlet dairelerinden kovulması, Türklerin 103 köyden atılması, mağduriyetler, katliamlar, insanlık dışı yaşatılan dramların, zorlukların hepsi adada BM’nin sözde görevlendirdiği kimselerin gözleri önünde cereyan etmedi mi?
On bir yıl boyunca adada meydana gelen olaylarda mağdur olanın hep Türklerin oluşu dünya tarafından tespit edilmedi mi?
15 Temmuz darbesi sonrasında adaya zorunlu olarak Türkiye’nin müdahalesindeki haklı durum, buna karşı dünyanın Türkiye’ye karşı uyguladığı ambargolar, suçlamalar.
Hepsi bir taraf, Annan Planı’na evet oyu veren, buna karşın hayır oyu ile uzlaşıyı yokuşa süren Rumlara hiçbir tepki verilmemesi, aksine hemen akabinde AB’ye üye olarak kabul edilmesi.
Görüşme masalarında yıllarca Rumların şımarık davranışlarının görmezden gelinmesi, buna karşın Türklerin görüşmelerin devamı konusunda baskı görmesi!
Ya hidrokarbon olayında Kıbrıs Türklerinin haklarının gasp edilmesine ne demeli?
Saymakla bitmeyen ittifaklar yaratarak Türklere ve Türkiye’ye karşı cepheler oluşturulmaya çalışılması.
Bunun en son örneği henüz çok taze!
Adada uzlaşı konusunda görev üstlenmesi gereken en büyük aktör konumundaki ABD, Uluslararası Askeri Eğitim ve Talim (IMET) programı çerçevesinde Güney Kıbrıs’a askeri alanda eğitim programı başlatacağını açıklıyor.
ABD’nin aldığı bu karar hiç sıkılmadan güneydeki Büyükelçileri vasıtasıyla KKTC Cumhurbaşkanına tebliğ ediliyor.
Cadı kazanına dönmüş Orta Doğu’daki duruma istikrar getirmek yerine Akdeniz’deki zenginliklere olan iştahı çağrıştıran bu girişim iki toplum arasındaki uçurumu düzeltilemez boyutta derinleştirmiş olacaktır.
Aksine Güney Kıbrıs’a güç ve destek verir bu davranış biçimi yıllardır şımartılmış Rumların uzlaşmaz tutumlarını pekiştirmeye katkı koymaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Bu tutumuyla ABD sahadaki yerini almış bulunmaktadır!