banner564

Oscar da olur Nobel de

  Birleşmiş Milletler’in yeni Genel Sekreteri Antonio Guterres heyecanlı olduğu kadar korkulu bir gün geçirdi...
  Bu kadar büyük bir örgütün başındaki adam, küçük Kıbrıs’ın Rum toplumu Lideri Anastasiadis’in yüzüne bakarak konuşmak zorunda kaldı...
  Anastasiadis başıyla onay verdiği şekilde konuşmasını sürdürürken, bir yandan çözüme yaklaşıldığını söyledi, diğer yandan hemen çözüm beklemediklerini belirtti...
  Rum liderinin her fırsatta tekrarladığı iki kelimeyi de vurgulamak zorunda kaldı:
  “Takvim yok...”
  Takvim yoksa, haritalar niye verildi?..
  Takvimsiz bir müzakere sürecinde haritaların masaya konması sonucunda, on binlerce insanı ‘yeniden göçmen olacağı’ korkusuyla yaşatmak ne kadar doğru?..
  Yeniden göçmen olacağını ve işini kaybedeceğini, fakirleşeceğini düşünen insanların dünden itibaren duvara çivi çakmaktan vazgeçmesiyle Kıbrıs Türk ekonomisinin ne tür zorluklarla karşılaşacağını bir kenara bırakalım...
 Ancak 43 yıldan beri ateş üstünde oturan insanlara daha ne kadar acı çektirilecek?..
  Bu insanların onuruyla oynama süreci ne kadar uzayacak?..
  İkinci Cumhurbaşkanı Mehmetali Talat, 2005 sonunda çözümden söz ediyordu...
  Ama olmadı...
  Ondan sonraki yıllarda yine olmadı...
  Geçtiğimiz yıl Akıncı geldi...
  Kıbrıs sorununun 2016 sonunda çözülmesi için büyük çaba sarfetti...
  Bunun son şans olduğunu söyledi...
  Yine olmadı...
  Öyleyse 2017?..
  Şimdi 2017’nin başındayız...
  Kıbrıs Türk tarafı ‘çözüm olacağı’ inancıyla haritayı korkusuzca masaya koydu...
  Rum tarafı yüzde 29,2 Türk toprağına itiraz ederek, karşı haritayı sundu...
  Karşı harita Türk toprağını yüzde 28,2’ye düşürüyor...
  Haritada sahil şeridini ve kentlerle, köylerin sınırlarını kendi çıkarlarına göre belirledi...
  Ve Kıbrıs Türk toplumunu bölmek amacıyla bu harita dün bir Rum gazetesi tarafından ifşa edildi...

Yeni güvenlik sistemi ne demek?
 
  Kuşkusuz; bu sorunun toprak tavizi vermeden çözülmeyeceğini herkes biliyor...
  Elbette bir miktar toprak verilecekti...
  Ancak; bunun karşılığında alınması gerekenler vardır...
  Alınması gerekenlerin çıkarcılıkla bir ilgisi de yoktur...
  Kıbrıs’ta sadece Rumların yaşamadığını göstermek için 5 yılın hiç olmazsa bir yılında Başkanlık görevini Türklerin yürütmesi...
  Varılacak anlaşmanın AB Birincil Hukuku olarak kabul edilmesi ve çözümün ilk gününden itibaren Kıbrıslı Türklerin mahkeme kapılarında süründürülmemesi...
  Bunun yerine getirilmemesi halinde; yaşanabilecek üzücü olayları düşünmek dahi bizleri ürkütüyor...
  Önce Mülkiyet mahkemesinde açılacak olan davalar, daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar taşınabilecek...
  Kıbrıslı Türklere; 43 yıl süreyle Rum mülkünü kullandıkları gerekçesiyle ağır tazminat davaları açılabilecek...
  Çözüm sonrasında ‘herkesin zengin olacağını’ iddia etmek kolaydır ama gerçeklerle yüzleşmek zordur...
  Öyleyse sadece “çözüm istiyoruz, bitsin artık bu mesele” demek yeterli değildir...
  Çözüm sonrasında bu ülkede ezilmeden, azınlık muamelesine tabi tutulmadan ve güvenlik endişesi duymadan yaşayabilmemiz için gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır...
  Böylesi bir çözüm sonrasında yeni BM Genel Sekreteri’nin söylediği gibi liderlere Oskar Ödülü de verilir, Nobel Ödülü de...
YORUM EKLE

banner608

banner473