banner564

Orta Doğu ve Cenevre Zirvesi

Suriye’de yönetim ile SDG güçleri bir uzlaşma metni çerçevesinde anlaşma imzaladılar. Bu Gazze’deki ateşkes antlaşmasından sonra, bölgede ortaya çıkan ikinci güzel haber oldu. Filistinlilere yapılan soykırım gibi bombalama ve yakıp yıkma devam ederken, o ateşkes antlaşması müthiş bir güzellik olmuştu. Suriye’de ise onca savaş ve ne olacak endişesinden sonra, SDG ile Geçiş Hükümetinin;  yüzlerce Alevi insanın resmen katliama uğradığı bir anda antlaşması, son derece rahatlatıcı oldu. Bu, hiç olmazsa ilk etapta, o katliamın daha da ilerlemesini durdurdu. Arkasından insanların ne kadar sevindiğini gördüğümüz haberler gördük. Üstelik bu gelişmeler, Türkiye’de başlayan ve Türk – Kürt insanların can kaybına uğradığı terör sorununu çözmek için atılan, “yeni çözüm süreci” ile eş zamanlı gerçekleşti. Ancak şimdi ne olacak sorusu öne çıktı. Ayrıca bunu kim, hangi niyetle yaptırdı diye de yorumlar ve haberler var. Evet, pek çok bilinmeyen husus var. Ancak ne isterse olsun, yarım yamalak da olsa Gazze’deki ateşkes ve Alevi insanların katliamı ile yeni bir savaşı Suriye’de durduran antlaşma ile Türkiye’de terörü durdurmaya doğru atılan adımlar, son derece olumludur. Bu olaylar, kim ne isterse desin, hiç olmazsa akan kan derelerinin durmasına yol açtığı için ve bir barış ortamına doğru bir umut doğurduğu için son derece olumludur. 
Orta Doğu’da bu gelişmeler, Mart ayı başında olurken, Mart ayının sonuna doğru da Kıbrıs sorununa çözüm bulma umudu ile Cenevre’de 5+1 formatında bir Zirve gerçekleşecek. İki tarafın liderlikleri de bu Zirveye giderken, maksimalist söylemler yapıyorlar. İnsanlarımızın içinde de bu Zirve için, çok büyük bir umut yok. Çünkü yakın geçmişte, büyük umutlarla ve büyük enerjilerle Kıbrıs’ta çözüm ve barış için beklentinin doruğuna çıkan toplumlar, 24 Nisan Referandumundan ve arkasından gerçekleşen Crans Montana zirvesinden sonra derin hayal kırıklıkları yaşadılar. Sonra gerginlik ve görüşme dahi olmayan bir ortamda, tarafların bir birinin tam tersi siyasi hedefleri ile yüz yüze geldiler. Sonra, Gazze, Lübnan ve Suriye’deki vahşi savaşın adayı da saracağı endişesini yaşadılar. Şimdi görüşme ihtimalinin dahi olmadığı bir ortamdan; zirve de yalnız iki toplumun değil ama 3 Garantör ülkenin ve BM’nin Cenevre’de zirvede görüşmesi gerçeği ile karşı karşıya gelindi. 
Kıbrıs’taki toplumların içinde bu zirve için beklenti büyük değil. Ama hiç beklenmedik bir anda, Gazze’deki Ateşkes, Suriye’deki Antlaşma ve Türkiye’de “Terörsüz Türkiye” ifadeleri ile gelişen olumlu ilk adım gibi, bir beklenmedik gelişme bizde de yaşanır mı? Bu soruyu sormamın ana nedeni, tarihsel süreçte Orta Doğu’daki savaşlar ile Kıbrıs’taki çatışmaların hep eş zamanlı yaşanmasıdır. Aynı zamanda da yumuşama ortamının da eş zamanlı gelişmesi ile olan bağlantısıdır. Bakın, Suriye’de Antlaşmanın kilit noktalarından bir tanesi de petrol oldu. Hadi Doğu Akdeniz’deki bu “guduz” hidrokarbon, şimdi de yalnız Kıbrıs’ın iki toplumunun değil, aynı zamanda Türkiye, Yunanistan arasında bir yumuşamanın, işbirliğinin vesilesi olsun. Bu zirveden, Kıbrıs’ın iki toplumunun, tıpkı Suriyeliler, Lübnanlılar, Gazzeliler gibi yarım da olsa sevindikleri gibi, bir sonuç çıkmasına yol açsın. “Haçana bir maraz”, biraz da huzur olsun. Yani “komşuda pişen, bizde de düşsün” sözü gibi içimizdeki umut kıvılcımı hayali, belki beslenir. 


 
 

YORUM EKLE

banner471

banner473