Kongo yağmur ormanlarındaki bir nehrin kıyısında, geçen yüzyılda yaşayan pigmelere elveda demeden önce son olarak onların ormanla, yani doğa ile ilişkilerini anlatmak istiyorum.
Antropolog Colin M. Turnbull’un (1924-1994) yazdığına göre, bu ilişkiyi sağlayan en önemli şeyler günlük hayatın bir parçası olan, büyük küçük, kadın erkek herkesin katıldığı şarkılar ve danslardır.
Yaşlı bir pigme olan Moke bunu şöyle tarif eder: “Orman bizim anne ve babamızdır ve iyi bir anne veya baba gibi ihtiyacımız olan her şeyi verir: yiyecek, giysi, barınak, sıcaklık… ve sevgi. Normalde her şey iyi gider çünkü orman, çocuklarına iyi davranır. Her şey iyi gitmezse bir neden olmalıdır.
Çünkü bizim dünyamızda normal olan her şeyin iyi gitmesidir. Ama bazen geceleyin, uyurken kötü şeyler olur çünkü uyanık değiliz ve bu nedenle kötülüğe engel olamayız. Kampı bir karınca ordusu işgal eder veya bir leopar girer, bir av köpeğini, hatta bir çocuğu çalar. Uyanık olsak böyle şeylerin olması mümkün değildir. Demek istiyorum ki büyük bir kötülük olduğunda, mesela hastalık, kötü giden bir av veya ölüm, orman uykudadır ve çocuklarına dikkat edemiyordur. O zaman ne yaparız? Onu uyandırırız. Onu, ona şarkı söyleyerek uyandırırız. Onu şarkı söyleyerek uyandırmamızın nedeni mutlu uyanmasını istediğimiz içindir. O uyanınca her şey yeniden iyi ve güzel olacaktır.”
Ama şarkılar ve danslar sadece ormanı uyandırmak için değildir.
“Dünyamızda her şey yoluna koyulduktan sonra da ormana şarkı söyleriz,” diyor Moke, “çünkü ormanın mutluluğumuzu paylaşmasını isteriz.”
Pigmelerin adı olmayan bir tanrısı var. “Belki öldüğümüzde adını öğreneceğiz ama o zaman da kimseye söyleyemeyiz,” diyor Moke. “Ama bize bu kadar çok şey verdiği için iyi olmalıdır. Ormanın bir parçası olmalıdır. Bu nedenle şarkı söylediğimizde ormana söyleriz.”
Şarkılarda hiçbir zaman şu veya bu istenmez, avın daha iyi gitmesi veya birisinin hastalığının geçmesi dilenmez. Buna hacet yoktur. Yapılması gereken tek şey ormanı uyandırmaktır, çünkü o zaman her şey yoluna girecektir.
Ama girmezse, birisi ölürse, o zaman?
Erkekler geceleyin ateşin çevresinde toplanırlar ve ormana bağlılık ve övgü sözleri içeren şarkılar söylemeye devam ederler, ta ki orman uyansın ve mutlu olsun.
Yaşadıkları ölüm felaketine karşı sarf ettikleri sözler ise şunlardır: “Çepeçevre bir karanlık sardı bizi ama karanlık var ise ve karanlık ormandan geliyorsa, o zaman karanlık iyi olmalıdır.”
Aylı bir gecede Turnbull çocukların oyun sahasında hışırtılar duyar. Oraya gittiğinde en yakın arkadaşı olan Kenge’yi dans eder ve bir şarkı mırıldanırken görür. Kenge pigmelerin en hovardasıdır. Ama Turnbull bir kadın görmez.
“Niye tek başına dans ediyorsun?” diye sorar.
Kenge “Aptal mısın, nesin” der gibi arkadaşına bakar.
“Tek başıma dans etmiyorum ki,” der. “Orman ile dans ediyorum, ay ile dans ediyorum.”
Orman uyuyunca onu uyandırmalı
- 01 Şubat 2022, 10:24
- 1.9B
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
cosar coskun - 3 yıl Önce
Antropolog Colin M. Turnbull’un Kongo yağmur ormanlarındaki bulunduğu yıllarda neler mi oluyordu Türkiye de kendi özünden uzaklaşıp yabancılaşırken hayatın anlamına anlar yüklemek yerine kopyala yapıştır kültür oluşturuyordu..ve utanıyorum..içi farklı dışı farklı toplum oluşturduk.
Ege’de Bir Sahil Kasabası - 3 yıl Önce
Son iki cümleye bayıldım! Ne zaman bir ormana ya da zeytinliğe gitsem mutluluktan dans etmek istediğim zamanlarda kendimi frenlerim. Tek başına dans edene pek iyi gözle bakılmaz. Ama artık bu cümleler rehberim olacak. Kırlara ot toplamaya gittiğimde; hem ot toplayıp hem de Carla Bruni’den “un grand amour” şarkısını dinleyerek dans edeceğim :) Teşekkürler pigmeler, teşekkürler Sn. Münir.
Faruk Ercan - 3 yıl Önce
Teşekkürler MM, hepimize pigme anlayışı diliyorum.
m.şakir - 3 yıl Önce
İki yaşında ki torunumda kendi kendine şarkı söyleyip dans ediyor. Mutluluğuna bayılıyorum ama o bir bebek daha.Onun gibi olamayız ya da insanlar yaşlanınca çocuk gibi olurlarmış. Dikkat sevgili MM :))
Ruh İkizi - 3 yıl Önce
Moke’ nin felsefesi çok güzel. Hiçbir şeyi şansa bırakmıyor.İnkalar, Kızıderililer doğa ile iç içe yaşadılar ve çok mutluydular. Sora soluk benizli adam geldi.Hem topraklarını gaspetti hem de acılarını filmlere aktarıp, bir daha kazandı!.Bu kadar insana, bu kadar orman yetmiyor. Kalan ormanın da hali meydanda. Bir kısım elit insanın da çaresizliği malum..!
Teşekkürler sayın MM.
ece aksoy - 3 yıl Önce
ormanların. sesini kısmaya. ormanların dansını durdurmdya çalışanlar. vızzzzzz gelirsiniz. yediğimiz meyvelerin çekirdeklerini toprağa saçıyoruz. siz çope de atsanız ordan fışkıracaklar
İlkel ya da modern her topluluğun sığındığı bir güç var demek ki. Bunun adı ister orman olsun ister tanrı. Yazıda dikkatimi çeken iyiliği de kötülüğü de hep birlikte karşılayıp, birlikte şarkı söyleyip ve dans ederek ortak hareket etmeleri. Günümüzde tam tersini yaşıyoruz. Kapitalizmin pençesinde payımıza düşen kusursuz yalnızlıklar yaşıyoruz, ne kadar acı... Teşekkürler sayın M.Münir