banner564

Orda kimse yok mu?

  Kuzey Kıbrıs’ta kalp ve kanser hastalıklarının ürkütücü boyutlara ulaştığını hepimiz biliyoruz...
  Hemen her gün genç yaşta denilebilecek insanların kanser belası yüzünden aramızdan ayrıldığını gördükçe kahroluyoruz...
  Kuşkusuz; ne kadar üzülürsek üzülelim, gidenleri geri getiremiyoruz...
  Ama hiç olmazsa geride kalanlar için bir şeyler yapmalıyız...
  Hem hayat kurtarmak, hem de devleti büyük harcamalardan kurtarmak için...  
  İnsan hayatını doğrudan ilgilendiren kanser hastalıklarıyla mücadelenin mali boyutları da oldukça büyüktür...
  Bazı kanser tedavilerinde kullanılan sadece bir iğnenin fiyatı 16 bin Euro’dur...
  Hasta sayısı arttıkça Sağlık Bakanlığı’nın, yani devletin harcamaları da artıyor...
  Ama bizim derdimiz, harcamalardan daha çok insan hayatıyla ilgilidir...
  Sadece orta ve ileri yaş grubu değil, son yıllarda çocuk denecek yaştaki gençlerin dahi kanser hastalıklarıyla yüzleşmesi en büyük derdimizdir...
  Bir ülkede kalp ve kanser hastalıklarında patlama yaşanıyorsa; o ülke yönetiminin seferberlik ilan etmesi şarttır...
  Ner var ki; diğer tüm konularda olduğu gibi sağlık konusunda da uzun yıllar yapılması gerekenler yapılmadı...
  Kanserojen tarım ilaçları ve hormonlarla sebze, meyve üretimine ilişkin iddialar hiç dikkate alınmadı...
  Bazı durumlarda Mersin Limanı’nı geçemeyen ürünler ülkeye getirilerek, imha edilmeden halkın tüketimine sunuldu...
  Sonuçta 20 ya da 30 tane üreticinin bulunduğu bir ülkede tarladan sık sık örnekler alınarak, gerekli tahliller yapılmadı...

Denetim ve ağır ceza
 
  Fırınlar, pastaneler, lokantalar, cafeler, çorbacılar, yoğurt ve hellim üreticileri, kebapçılar ne kadar denetleniyor?..
  Veteriner denetimi olmadan hayvan kesimi yapılması neden önlenmiyor?..
  Bunlar, küçük bir ülkede başarılması kolay işlerdir...
  Yeter ki; insan sağlığını ilgilendiren konularda parti rozetine bakılmasın...
  Dost ve arkadaş kayırmacılığı yapılmasın...
  Son zamanlarda süt ve süt ürünlerine ilişkin ciddi şikayetler alıyoruz...
  Ürününü satamayan hayvancının derdi kadar, eskiyen ve bozulan ürünleri kullanmak zorunda kalan insanlar da ciddi risk altındadır...
  Kuşkusuz kalp ve kanserin tek nedeni hormonlu ve zehirli gıda ürünleri değildir...
  Çevre faktörü, stresli yaşam, düzensiz beslenme, sigara ve aşırı alkol gibi nedenleri gözardı edemeyiz...
  Ama bir yerlerden başlamak da şarttır...
  Sağlıklı bir toplum istiyor ve insan hayatına önem veriyorsak; her konuda denetim başlatmalı, suç işleyenleri ağır ve caydırıcı cezalarla durdurmalıyız...
  Çevre ve Sağlık Bakanlıklarının yanı sıra tüm belediyeler, kanseri tetikleyen sorunlar karşısında gerekli önlemleri almalı, bu konuda seferberlik ilan edilmelidir...
  Çevre katliamlarına son verilmeli, insanların sabah, akşam; toz, toprak yutarak yaşaması önlenmelidir...
  Akaryakıt kalitesi sürekli kontrol edilmeli, zehirli gazlara karşı caydırıcı önlemler alınmalıdır...
  Bunları 30 yıldan beri bıkmadan, usanmadan yazıyor, yetkilileri uyarmaya çalışıyoruz...
  Gerekli önlemlerin yarısı bile alınsaydı, bugünkü kanser patlaması yaşanmazdı...
 
Ve bir özür
 
  Başsavcılık’ta görevli Özlem Savoğlu’nun, henüz 36 yaşında kanser hastalığına yenilmesi hepimizi derinden üzdü...
  Ailesinin ve tüm sevdiklerinin acılarını yürekten paylaşıyoruz...
  Böylesi acılı bir günde, Özlem Savoğlu’nun cenaze töreniyle ilgili haberimizde, muhabirimizin yanlış bilgilendirilmesi sonucunda bir çocuk sahibi olduğuna ilişkin ifade konusunda ailesinden özür diliyoruz...
  Çok ciddi ve titiz bir habercilik anlayışıyla çalışmamıza karşın, bu yanlış ifadenin bizleri de üzdüğünün bilinmesini istiyoruz...
  Özlem Savoğlu’na Tanrı’dan rahmet, yaslı ailesine sabırlar diliyoruz... 
YORUM EKLE

banner471

banner474