Kıbrıslı Türklerin 9 günlük bayram tatili devam ediyor...
Ne güzel...
Kıbrıslı Rumlar ise; talep ettikleri her şeyi elde edebilmek için yoğun ve koordineli bir şekilde çalışmaya devam ediyor...
Anastasiadis; Birleşmiş Milletler’in huzurunda devam eden müzakerelerle ilgili ‘ihtiyatlı iyimserlik’ yaratırken, kiliseyi ve bazı muhalefet partilerini tepkisel eylem içine sokuyor...
Kilise; garantilerin tamamen ortadan kalkmayacağı bir anlaşmaya karşı olduğunu açıklıyor...
Ayrıca; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hükümranlığını tehlikeye sokacak her türlü anlaşmayı reddedeceğini açıklıyor...
Muhalefet partileri ise Anastasiadis’i başarısızlıkla suçlayarak, eleştiri dozunu artırıyor...
Halbuki onlarda Ulusal Konsey vardır...
Tüm partiler ve kilise bu konseyin içindedir...
Kıbrıs sorunuyla ilgili kararlar burada üretilir...
Rum lideri alınan kararları harfiyen uygulamak zorundadır...
Bunun dışına çıkamaz...
Müzakere heyetinde sağdan, soldan temsilciler vardır...
Baş müzakerecisi sözde sosyalist EDEK partisi’nin Meclis üyesidir...
Federasyon aleyhindeki kararlarda imzası vardır...
Ama, müzakere heyetinin başıdır...
Peki neden?..
Çünkü onlarda tek görüş, teh hedef vardır...
Birinci öncelik Türk askerinin gitmesi ve garantilerin ortadan kaldırılmasıdır...
Sadece bunun başarılması halinde, düzenin 1974 öncesinden daha da avantajlı bir duruma geleceklerini biliyorlar...
Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkının ortadan kalkması halinde, buradaki hesaplaşmaların hangi boyutlara ulaşacağını tahmin etmek zor değildir...
Tatilde uyumaya devam
Kuzeyde ise birlik ve beraberlik yoktur...
Bir kesim, ne olursa olsun çözümden veya çözülmeden yanadır...
“Dünyalı olacağız” diyerek, eldeki tüm kazanımların teslim edilmesini savunabilecek kadar kendinden geçenler vardır...
Bir kesim daha ihtiyatlıdır...
Kuzeyde yaratılan bozuk düzen ve başarısız yönetimden rahatsız olan bu kesim, sağlam bir çözümü destekliyor...
Ancak Türkiye’nin garantörliünün devamını şart koşuyor...
Bir kesim de her ne şart altında olursa olsun, Rumlara güven duyamayacağını belirterek, bugünkü durumun devamını savunuyor...
Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunluğunda, Rumların mülklerine beleşten el koyma anlayışı yoktur...
“Alsın güneydekini, versin kuzeydekini” diyenlerin yanı sıra sorununun tazminatlarla çözülmesini isteyenler ağırlıktadır...
Tazminatları kim ödeyecek?..
Bunun için güçlü formüller üretilmeli ve cevabını verebileceğimiz bir noktaya gelinmeliydi...
Ama bu yapılmadı...
Belirli mülkler için farklı vergilendirmeler, devlet gelirlerinden pay aktarımları ve Türkiye yardımlarıyla tazminat sorununu ortadan kaldırma şansımız vardı...
Bunu yapamadık...
Ancak; bizim de 1974 öncesindeki zararlarımızı hiç kimse inkar etmemeli...
Binlerce insanımızı silah zoruyla evlerinden, köylerinden kovduklarını ve binlerce mülkü yok pahasına ele geçirdiklerini her fırsatta onlara ve dünyaya hatırlatmamız gerekirdi...
Bunu da yapamadık...
Devletin ciddiyetsizliği, devletin parasıyla makam işgal eden bazı kesimlerin kendi davasına ihanet etmesi ve güç birliği yapılmaması yüzünden haklı pozisyondan, neredeyse suçlu sandalyesine oturtulacak bir sürecin içinde bulduk kendimizi...
Bayram tatili devam ettiğine göre herkese iyi uykular...