Rum lideri Anastasiadis, Dışişleri Bakanı Hristodulidis ve Savunma Bakanı Angelidis ‘sorumluluklarını yerine getirme’ ve ‘Türkiye’yi suçlu pozisyona düşürme’ konusunda ‘müthiş performans’ sergiliyor… Anastasiadis iki gün önce Brüksel’e gitmişti…
Orada Avrupa Konseyi Başkanı Ursula von der Leyen ile görüşerek, Türkiye’nin ‘Maraş konusundaki’ tavırlarından şikayet ederek acil önlem istedi…
Sonrasında Kıbrıs’a dönerek, Limasol’a demirleyen Fransa’ya ait Charles de Gaulle uçak gemisini ziyaret etti…
Bu ziyareti küçümsemeyelim…
Charles de Gaulle, sözde Ortadoğu’yu gözetlemek amacıyla bölgeye gönderilmişti ama Güney Kıbrıs’ın tek yanlı doğal gaz sondajlarını koruma görevini üstlendiği inkar edilmiyor…
Anastasiadis, yine Maraş konusunda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’e; ayrıca Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ülkelerin Cumhurbaşkanlarına mektuplar göndererek, Maraş konusunu gündemde canlı tutma başarısı gösterdi…
Bizim taraftan bu konuda en ufak bir tepki gelmedi…
Bizim taraf, Maraş’ın bunca yıl neden kapalı tutulduğunu herhangi bir ülkeye anlatma ihtiyacı hissetmedi…
Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis, son bir hafta içinde Brüksel, Atina ve Ürdün’de önemli temaslar yaptı…
Daha sonra Kıbrıs’a dönerek Norveç Dışişleri Bakanı Ina Soreide ile enerji konularında bir anlaşma imzaladı…
Rum Savunma Bakanı Savvas Angelidis, Mısır-Yunanistan-İsrail üçgeninde ‘yeni savunma stratejisini’ ileri götürürken, diğer yandan ABD askerlerini Baf’a çekme, ortak askeri tatbikatlar düzenleme becerisini gösterdi…
Sabah Trodos’ta komando eğitimine katılarak canlı mermilerle atış yaparken, akşam Charles de Gaulle’yi ziyaret ederek Fransa’nın güçlü desteğine dikkat çekti…
Ya bizimkiler?..
Bunları niye yazıyoruz…
Veya neden yazma ihtiyacı hissediyoruz?..
Elbette, bizim tarafla bir kıyaslama yapmak ve bazı kesimleri ‘uyandırmak’ için yapıyoruz…
Her yıl seçim yaparak, 10 ayda bir hükümet değiştirerek, iç siyasi çekişmeler dışında hiçbir iş yapmayarak, gerçek görev ve sorumlulukları unutarak siyaset yapanlara ‘bu şekilde devam edemeyeceğimizi’ anlatmaya çalışıyoruz…
Rumların yoğun askeri hazırlıkları karşısında, Kıbrıslı Türklerin moralini yükseltecek hareketlere ihtiyaç duyduğumuzu, geleceğe yönelik kaygılarımızın ‘hiç olmadığı kadar’ arttığını görmeleri için onları dürtüyoruz…
“Uyanın ey arkadaşlar! Tehlike kapıya dayandı” diye bağırmamızı beklemeden ‘bir şeyler yapmalarını’ istiyoruz…
Kıbrıs’ın güneyinde gezinti yapan Norveç’in güzel kadını, Dışişleri Bakanı Ine’ye “gel bir kahvemizi iç” diyerek, Rum tarafının tek kale oyununu bozmalarını arzu ediyoruz…
Küçücük bir ülkede ‘seçim olacak diye’ tüm icraatların aylarca durdurularak; o köy senin, bu köy benim diyerek dolaşmakla sorunlarımızın çözülemeyeceğini anlamalarını bekliyoruz…
Çok şey mi istiyoruz?..