banner564

Onlar alırken, bizler her şeyi kaybetmemeliyiz

  Cenevre toplantıları için geri sayım başladı...
  Bunca zaman sessiz kalan bazı örgütlerin ‘son dakika’ uyarıcı mesajlar vermeleri ne kadar etkili olur bilinmez...
  Ne var ki; tarihin sayfalarında yer almak önemlidir...
  Herkes bu son 4 gün içinde düşüncelerini söylemeli, varsa uyarılarını yapmalı ve tarihi sorumluluğunu yerine getirmelidir...
  Bizler başından beri bunu yapıyoruz...
  Yapmaya da devam edeceğiz...
  Evet; bu güzel ülkede bir daha çatışmaların olmasını, insanların yaşamlarına son verilmesini istemiyoruz...
  Son 42 yılda bunun sağlanması, benzeri görülmemiş bir başarıdır...
  Bunun temel nedeni ise Türk askerinin bu ülkede gerçek anlamda ‘barışı koruyan’ bir güç olarak bulunmasıdır...
  Sınır kapılarının açıldığı 2003 yılından bu yana fanatik Rumların; Kıbrıslı Türklere yönelik sopalı, bıçaklı saldırılarına, Kıbrıslı Türklerin karşılık vermemesi de alkışlanacak bir insanlık örneğidir...
  Kıbrıslı Türkler; bazı riskleri de göze alarak 2004 yılında kapsamlı çözüm planına “evet” dedikleri halde bunun karşılığını göremedi...
  Kıbrıslı Rumlar; planda yer alan tavizlerden tatmin olmadı...
  Şimdi daha çok toprak istiyorlar...
  Bunu başardıklarını düşünelim...
  Dört özgürlüğü de kabul ettirdiler...
  Mülkiyette ilk sözün mal sahibinde olmasını da başardılar...
  Yolun sonunda, bizler için hayati önem taşıyan ‘Güvenlik ve Garantilerle’ ilgili kabul edilemez şartlar ileri sürüyorlar...
  Garantilerin tamamen bertaraf edilmesi, sadece Kıbrıslı Türklerin güvenliği açısından değil; Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları ve kendi savunması açısından da riskli ve tehlikelidir... 
  
Türkiye her zaman var oldu
 
  Kıbrıs konusunda başından beri ‘Bir adım önde’ siyasetini uygulayan Türkiye’nin, 12 Ocak’taki zirvede “Ben garantörlükten çekiliyorum” demesini beklemek, olmayacak duaya ‘amin’ demektir...
  Türkiye bunu yapmaz...
  Yunanistan ‘AB şemsiyesi’ altında Kıbrıs’taki gücünü artırırken, Türkiye bu adayı onlara hediye edemez...
  Birlikte garantörlüğe “evet”...
  Ama adanın Yunanistan’a teslim edilmesine ‘Hayır’...
  Kıbrıslı Türkler; yüzde 90’a yakın bir oranla garantilerin devamından yana olduğunu; yapılan kamuoyu araştırmalarıyla ortaya koydu...
  Bunu tersine çevirmek mümkün değildir...
  Kıbrıslı Türkler; Türkiye’siz nefes bile alınamayacağını çok iyi biliyor...
  Türkiye; sadece 1974 sonrasında değil, 1963-74 yılları arasında adaya çok büyük yardımlar yaptı...
  Savunmasız ve aç bırakılan Kıbrıslı Türklere yiyecek, giyecek ve para gönderdi...
  Faşist Yunan Cuntası’nın 15 Temmuz 1974’te adaya çıkması nedeniyle 20 Temmuz’da askeri müdahale yapmak zorunda kaldı...
  Çok sayıda evladını şehit verdi...
  O günden beri adanın savunması için büyük harcamalar yapıyor...
  Bunların bir ‘macera uğruna’ bir kenara itilerek, adanın Yunanistan’a teslim edileceğini düşünmek, aklı kaybetmek demektir...

Güven meselesi
 
  Ayrıca bir diğer garantör ülke olan İngiltere ile ABD’nin; Rum politikasına teslim olarak Türkiye ile çatışacağını düşünmek de hata olur...
  İngiltere ve ABD, Rum tarafının çelişkili dış siyasetini ve bu siyaset uğruna tekrarlanan ihanetleri yakından izliyor...
  Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘tanımakla birlikte’, kuzeydeki oluşuma düşmanca bir tavır sergilemiyor...
  Tam tersi kuzeydeki tüm makamlarla, hatta sivil toplum örgütleriyle samimi ilişkiler kuruyor...
  Çünkü; Kıbrıs sorununu kimlerin başlattığını ve bu sorunun neden çözümsüz kaldığını herkes çok iyi biliyor...
  Özellikle 24 Nisan 2004 referandumu ‘uzlaşıcı ve affedici’ tarafın, Kıbrıs Türk tarafı olduğunu çok net bir şekilde kanıtlıyor...
  Gerçekleri bilerek; Kıbrıslı Türklere ve Türkiye’ye haksızlık yapılamaz...
  Yapmak isteyenlere de izin verilemez...
YORUM EKLE

banner608

banner474