Papatya falına bakıyormuşçasına günlerden beridir Berlin’de gerçekleştirilmesi kararlaştırılan üçlü görüşmeye yorumlar getiriliyor.
Akıncı gitsin mi-gitmesin mi!
Aynı hatalara benim de düştüğüm oldu. Yıllardan beridir yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmamasının öfkesine kapılarak yorumlar yaptık, makaleler yazdık!
Hatırlayacaksınız, rahmetli Denktaş’a “Mr No” lakabı takanlar bile olmuştu.
O günlerde Denktaş Bey’e söylenenleri yapılan hakaretleri anımsayın. Bugün Akıncı için sarf edilen sözler, yapılan eleştiriler devede kulak kalır!
Daha sonra direksiyonun başına M. Ali Talat geçti.
Yıllarca “kanka” konumundaki, uzun yıllar AKEL Genel Sekreterliği yapmış Dimitris Hristofyas Cumhurbaşkanıydı ve M. A. Talat’ın muhatabıydı.
Uzlaşı yine gerçekleştirilemedi. O döneme kadar Denktaş Bey’e Mr No diyenlerin yüzleri buna rağmen kızarmadı.
Daha sonra bayrağı devralan Derviş Eroğlu ile Rum kesiminin uzlaşması zaten beklenilen değildi.
Buna rağmen Eroğlu görüşmeci sıfatıyla gerçekleştirilen görüşmelerde beklenilmeyecek şekilde epeyce esnekti!
Ve nihayet beyaz güvercinlerin uçuştuğu, buzlu zivaniyaların tokuşturulduğu süreç başladı.
Tabu olarak tanımladığımız garantörlükleri bile tartışılabilir yaptık.
Sonradan “cırlamış “olsak bile masaya harita yatırdık!
Gene olmadı, gene olmadı!
Bu kadar hoşgörülü yaklaşımlara rağmen, teslimiyeti çağrıştıran tavizlere rağmen uzlaşının yanına bile yanaşamadık.
Suçlu Sayın Akıncı mıydı? Hayır, onun suçu kalemizde gol görebileceğimiz şekilde topu ayağında çokça tutmasıydı.
Nihayet Crans Montana’da sahadaki top patladı! Hem de topu hoyratça, bıçaklayarak patlatan Anastasiadis olmasına rağmen.
Hatta topun patlak olmasına rağmen Sayın Akıncı hep maçın devam etmesinden yana oldu.
Hem de torak zeminde, federal bir yapıda!
Hak vermez değilim, seçimler yaklaşıyor, vatandaşa meydanlarda söylenecek konu lazım.
Süreç içinde yaşanılan olumsuzluklara, bir milim bile yol alınamamasına “gulp” bulmak lazım!
“Ne yapayım Rumlar uzlaşıya yanaşmıyor” demek bu kadar yıldır yükseltilmeye çalışılan binanın yerle bir olması demek.
Yıllardır yapılan bunca masraf, verilen bunca emek!
Bana göre; uzlaşı arayışları için yapılan görüşmeler süreci artık bir çıkmaza girdi.
25 Kasım’daki görüşmelerden de bir sonuç çıkmazsa vatandaşa, vatandaşın bilmediği ne söylenecek, ben asıl bunu merak ediyorum.
Baksanıza girye Anastasiadis sonuçların müjdesini Sayın M. Ali Talat’ın kulağına fısıldamış bile.
“Resmi bir görüşme yok. Boşuna gidiyor, boşuna para harcıyoruz” demek ne anlama geliyorsa?
Vatandaş uzlaşı senaryoları dinlemekten, barışın hemen kapının arkasında şarkılarını işitmekten bıktı, usandı. Kandırılmaktan tiksinti duymaya başladı!
Siz söylemekten usanmadınız mı?