Geçen gün Financial Times’da piyanist Ruth Slenczynska ile ilgili bir yazı okudum ve insan gençliğinde olduğu gibi yaşlılığında da hayatını istediği tarafa yöneltebilir, diye düşündüm.
Slenczynska 97 yaşında ve hâlâ çalışıyor. İlk konserini beş yaşında vermişti*. Salgın nedeniyle artık konser veremiyorsa da geçenlerde yeni bir albüm çıkardı.
“Hayatımda her on yılda bir müzisyen olmaktan vazgeçmeyi düşündüm,” diye konuştu Slenczynska. “Yirmili yaşlarımda bu işi otuzuma kadar yaparım dedim. Otuz olduğumda hâlâ müzikle uğraşıyordum, kırkımda bırakırım dedim ve bu böyle devam etti. Şimdi doksanlarımdayım ve hâlâ müzikle uğraşıyorum ve yeni şeyler öğreniyorum. Müzik bana hayatı ve insanları anlamak için bir yol açtı.”
Altmışı aşmadan iyi bir piyanist olamazsın, diyor şimdi Slenczynska. “Doğru ses sadece enstrümandan değil, onu kullanan kişiden de çıkar; çıkarmak istediğiniz sesi aklınızda duymanız gerekir. İcra sanatı budur.”
Tesadüf eseri, gazetede aynı gün Lucy Kellaway’in yaşlıların karşılaştığı önyargıları yeren bir yazısı çıktı.
Şimdi yaşı 62 olan keskin dilli Kellaway, gazetenin en sevdiğim yazarlarından biri idi. Dört yıl önce gazeteciliği bıraktı ve birkaç arkadaşı ile birlikte bir vakıf kurdu (https://nowteach.org.uk). Vakfın amacı değişik sahalarda üst düzey görevlerde çalışıp bundan bıkan kişilere öğretmenlik eğitimi edindirmek ve ortaokul ve liselerde ders vermelerini sağlamaktı. Şimdiye kadar 500’den fazla kişi Vakıf’tan öğretmenlik eğitimi almış durumda.
Ara sıra FT’ye yazmaya devam eden Kellaway makalesinde “yaşlılara karşı önyargılı olmak neden hâlâ OK?” diye soruyor.
Önyargılı ve hoşgörüsüz olmak birçok konuda hoş görülmüyorsa, hatta yasaksa, yaşlıların karşılaştığı tolerans eksikliği neden hâlâ kimsenin pek umurunda değil?
Kellaway’ın kendi deneyimleri dışında kanıtı da var: Dünya Sağlık Örgütü WHO’nun iki kişiden birinin, yaşlılara karşı önyargılı olduğunu tespit eden 2021 tarihli araştırması.
Elli yaş üstündekiler yeni iş bulmakta zorlanıyorlar ve daha kolaylıkla işlerinden atılıyorlar. Haklarındaki genel yargı şudur: “Enerjisi yok, teknolojide zayıf, yeni fikirler üretemiyor.”
Başka bir yerde okuduğuma göre, yaşlılara karşı hoşgörüsüzlüğe sahip olanlar arasında yaşlılar da var. Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ise bu kafa yapısı kısıtlayıcı olmak dışında ömrü de kısaltıyor. Yaşlanmaya olumsuz yaklaşanlar ilerleyen yıllarla bedenen ve zihnen bu kafa yapısıyla baş edemiyor ve yedi buçuk yıl erken ölüyor.
Bu konuda benim mottom “Ölmek Var, Yaşlanmak Yok” tur.
Önemli olan başkalarının senin için ne düşündüğü değil, senin kendin hakkında ne düşündüğündür.
İnsan gençliğe ait şeyleri gençliğe bırakmalı ama hangi yaşta olursa olsun keyfini çıkarabildiği her şeyden de zevk almaya devam etmeli. Çalışabildiği kadar da çalışmalı. Öğrenmeye ara vermemeli. Ve ona verilen yıllar için şükretmeli…
*(Buradan dinlenebilir: https://www.britishpathe.com/video/a-five-year-old-prodigy)
Genel olarak kaliteli bir Emeklilik hayatının yaşanabilmesi hangi Ülkenin Vatandaşı olduğunuza bağlıdır !!