Dizimin dibinden ayrılmayan okuyucularım, benim siestada dünya sıralamasında üst sıralarda bulunduğumu ve zaman zaman bu tarza övgüler yazdığımı bilirler.
Ve gene bilirler ki bir zamanlar Akdeniz ülkelerinde yaygın olan bu alışkanlığa bazıları tembellik, kaytarma sıfatı takıp dudak büker.
Onlar dudak büke dursun, birkaç gün önce okuduğuma göre öğle uykusunun şeker tadında olması dışında sağlığa da bayağı yararı var.
University College London ile Uruguay Cumhuriyet Üniversitesi tarafından yapılan ortak bir araştırma “öğle uykusu alışkanlığı ile daha büyük toplam beyin büyüklüğüne sahip olma arasında mütevazı bir bağlantı var,” olduğunu ortaya çıkardı.
Bu alışkanlığa sahip olanlar ile olmayanlar arasında yaşlanmada 2.6 ila 6.5 yıl fark oluşuyormuş.
Düzenli olarak şekerleme yapmak ayrıca uyku açığını karşılayarak nörodejenerasyona karşı savunma sağlıyormuş.
Nörodejerasyon beyin hücrelerinin çalışmaması veya ölmesi demektir ki depresyondan bunamaya kadar bin bir kötü sonuç doğurabilir.
Çok zengin bir arkadaşım “en büyük servetim istediğim zaman yatıp istediğim zaman kalkmaktır,” der. Tamamen katıldığım bu değerlendirmeye ben öğleden sonra yapılan şekerlemeyi de dahil ediyorum. Gönlünüze göre yatıp kalkıyorsanız sadece gün ortasında akünüzü doldurmuyorsunuz.
Özgür ve bağımsızsınız da demektir.
Financial Times Gazetesi’nden öğrendiğime göre Fransız feylesof Thierry Paquot “Siesta Sanatı” adlı bilimsel makalesinde öğle uykusunu “yaşama sanatının üst noktası” olarak tanımlamış. Öğle uykusu “Savunulmalı, sevdirilmeli ve hem neşe hem de ciddiyetle uygulanmalıdır.”
Siesta, diye yazıyor Paquot ve ben de ona bütün gönlümle katılıyorum, “zorunlu, âdet hâline gelmiş ve mekanik olan her şeyin tiranlığına” bir “karşı koyma faaliyetidir.”
Ve devam ediyor, “kendi zamanımızı kendimize kullanma” olgusunun bir metaforu olarak anlaşılmalıdır siesta.
Öğle uykusu uyumayanlar veya uyuyamayanlar kapitalizmin “disiplin programına” uymaya zorlanan kandırılmışlardan başka bir şey değildir.
Bu da yanlış sayılmaz. Çocukluğumun Lefkoşası’nda bir ile dört saatleri arasında öğle uykusuna yatmak neredeyse zorunlu idi. Bu saatlerde şehre bir sessizlik çökerdi, sokaklarda güneşten başka bir şey göremezdiniz.
Bir zamanlar Akdeniz’de bir yaşam tarzı olan siesta ne yazık ki şimdi çok az yerde var. Hayatın daha yavaş olduğu günlere ait birçok şey gibi (kahvede dört sandalyeye yayılıp oturmak mesela) adada kaybolmaya yüz tuttu.
Çalışıyorum, nasıl uyuyayımcılara önerim, hafta sonları ve tatillerde bu asil alışkanlığı uygulamaya koymalarıdır. Yatıyorum ama uyuyamıyorumculara ise sözüm şudur: Yatmaya devam edin, bir gün uyuyacaksınız. Uyuyamazsanız bile yatakta geçireceğiniz zaman size ilaç gibi gelecektir.
Ne kadar uyuyayım, diye sorarsanız cevabım şudur: “Uyanıncaya kadar.”
Öğle uykusu zenginliktir. İnsan ömrünü uzattığı söylenir. Churchill , İsmet İnönü, Vehbi Koç gibi şahsiyetlerin öğle uykusunu hiç aksatmadığı bilinir. Herkese sağlıklı ve mutlu hafta sonları dilerim.