Mahkeme kararına yansıyan, Kıb-Tek’in milyonlarca dolar zarara uğratıldığı olayı çok düşündürücüdür. Basın haberlerine göre Savcılık,  soruşturma için Polise görev vermiş. Şimdi, bu ciddi konunun ne olacağını göreceğiz.  Eczacı ve Doktorlara yönelik olarak, bir nevi, “cadı avına” dönen Polis soruşturmasındaki hızı; Polis, bu konuda da gösterecek mi? Ancak olayın bir başka boyutu var ki tam evlere şenlik. CTP Genel Başkanı Sayın Tufan Erhüman, Meclis kürsüsünden;  Kıb-Tek ile ilgili mahkeme kararını okudu. Üstelik dava görüşülürken, esas zararı verenin; davacı şirket olduğunu iddia eden Kıb-Tek yöneticilerinin  mahkemedeki beyanlarını okudu. Buna göre,   zararın toplamının  20 milyon dolara ulaştığı,  Kıb-Tek yetkilisinin beyanları ile ortaya çıktı.  Sayın Erhüman’ın konuşması  üzerine; dönemin Bakanları, Sayın Erhan Arıklı ile Sayın Sunat Atun söz alarak, açıklamalarda bulundular. Bu yakıt işi tutarsız. Fakat  savunma için ifade edilenler ise tutarsızlığın diğer yüzü. 
Çünkü Sayın Arıklı, bu konu ile ilgili Meclis kürsüsünde izahat verirken, söz konusu mahkeme kararı ile ilgili olarak; “ Bakanlar Kurulunun bu davadan bilgisi olmadığını ve istinafa gideceklerini “ söyledi. Bunu ifade ettikten sonra ise, “bu nasıl hukuk ki Kıb-Tek savunmasız kaldı” dedi. Yani böyle bir karar verdiği için Yargı Organını kınadı. Eğer, Kıb-Tek mahkemede savunmasız kaldıysa, bunun sorumlusu Yargı organı değil; bizzat Bakanlar Kurulu ve ilgili bakanlıktır. Kardeşim; o kadar müdür, müsteşar var. Üstelik bunlar yetmedi, bir hayli Danışman ve Sözleşmeli “uzman” aldınız.  Bunları da geçtim. Pek çok hukukçusu var devletin ve Kıb-Tek’in. Bunlardan hiç biri de Bakanlar Kuruluna bu dava için bir bilgi ve uyarı yapmadı mı? Onları geçtim, ilgili Bakanlar ve Başbakan, ister o görevde olsun, ister olmasın. Kendisinin döneminde güya iyi sonuç alacak diye aldığı bir kararın, mahkemede dava edildiğini bilmez ve onu takip etmez mi? Bu mazeret, yani davadan haberleri yok meselesi;  Namık Kemal ile Padişah arasında geçtiği söylenen fıkradaki; “özrün, kabahatinden büyük” sözü gibi oldu. Üstelik mahkeme. söz konusu şirketin açtığı Ara Emri Davasına dönük olarak, verilen Ara Emri kararına uymak istemeyen Kıb-Tek yönetimine yönelik olarak; ‘nasıl olurda mahkeme kararına uymazsın’  diyen oldukça ciddi ve sert ifadelerle uyarılar da yaptı. Bütün bunlardan eğer, Kıb-Tek Yönetimini atayan ilgili Bakanlar ve  Bakanlar Kurulu habersizse, vay ki ne vay. Memleket yandı gitti. 
Sayın Atun ise, ihalesiz yakıt alımı için seçilen firmayı, “ kurumsal bir kurum”  olduğu için tercih ettiklerini söyledi. Bu nasıl iş? Devlet kurumsal varlığı ile var olur. Kamu Yönetiminin temeli kurumsal yapı ve onun yasalara dayalı kurallarıdır. Yani, kendi kamu idaresinin ve devletinin kural ve kurumsal varlığının vaz ettiği tüm kuralları;  ortadan kaldırarak, ihalesiz yakıt alma kararına ulaşıp, bunu da bu mazeret ile  meşru göstermek nasıl olur? Bir kere, ülkemizde ister kamu, isterse özel olsun, yasalarla kurulmuş tüm kuruluşlar, kurumsaldır. . Nasıl olur da siz kendi tercihinize göre kimin kurumsal olduğu, kimin olmadığı hükmüne varabilirsiniz. Üstelik bunu devletin kurumsal varlığının, yasalarca belirlenmiş kuralları haricinde,  karara bağlarsınız. Devlet kurumunun kurallarını yok saymanın mazereti olamaz. Bu olursa, ne denetim nede toplumsal demokratik ortak zemin ve ahlak kalır. 
Kısacası yazının başlığı gibi. Nerden Tutarsan, Bakarsan Tepeden Tırnağa, tutarsız. Ama bu tutarsız işin faturasını pahalı elektrikle, ülke ekonomisi ve vatandaş ödemektedir. Esas sorun, devletin kural ve kurulları dışında kuralsız; “ Hikmet-i Hükümet” modelini, ala keyfa işlerle yapmaktır.. Bu hal; ülkeyi,  demokratik hukuk devletini tarumar ediyor. Daha da edecek. Esas olan kurallar ve kurullarla ülke yönetmeyi becermektir. Esas olan, kamu yönetiminin kurumsal varlığını, hukuki temelinde gözetmektir. Bundan farklı davranmak, zarar, pahalılık ve vurgun düzeni demektir.