Ülkemizde uyuşturucu kullanımında patlama yaşanıyor…
Kullanıcı yaşının 15’e kadar indiği belirtiliyor…
Alkol tüketimi deseniz korkunç boyutlarda…
Meyhaneye gidenlerin önemli bir bölümü kişi başına bir şişe rakı veya viski tüketiyor; sonra direksiyon başına geçip yola çıkıyor…
Bunu bir marifet olarak görenler; masadaki boş şişeleri sıralayıp, sosyal medyada paylaşım yapıyor…
“İçenler araç kullanmasın” dediğiniz anda mazeretler sıralanıyor:
-Bu ülkede toplu taşımacılık mı var?..
Yoktur ama olsa da kaç kişi kullanacak acaba?..
Otobüse binmeyi kaç kişi kabullenecek?..
Bir başka mazeret:
-Taksi ücretleri çok yüksek…
Düşük olduğu dönemlerde, meyhane sonrasında acaba kaç kişi taksiye binip de gitti?..
Her meselede mazeretimiz vardır?..
Çocuk denecek yaştaki gençler sürat arabalarına meraklıdır…
Analar, babalar bir süre direnseler de sonunda çocuklarının dediğini yapıyor…
Devlet bu konuda tamamen seyirci pozisyonunda…
Avrupa ülkelerinde ‘yeni ehliyet almış’ gençleri sürat arabası kullanmaktan caydırmak amacıyla sigorta ücretleri çok yüksek tutuluyor…
Bu konuda sayısız uyarılar yaptığımız halde KKTC’yi yönetenler kulak asmadı…
Her meselede olduğu gibi, bu konuda ‘oy kaybıyla’ hareket edildi…
Ölümlü kazalardan sonra hemen herkes akıl hocalığına soyunuyor…
“Bu memleket yaşanmaz hale geldi” deniliyor…
İyi güzel de, bu memleketi yaşanır halden, yaşanmaz hale getirenler kimlerdir?..
İşin bu noktasında tüm suçu yabancılara yükleyerek, sorumluluktan kurtulmaya çalışıyoruz…
Halbuki; yerliye de yabancıya da sigorta ücretlerinden, araba satışından, kiralama yönteminden başlayarak ciddi kurallar getirmeyen kendi yönetimlerimiz değil midir?..
Yüce meclis ne yapıyor?..
Bir başka önemli nokta ise trafik suçlarında cezaların yetersiz oluşudur…
Aşırı sürat, aşırı alkol ve dikkatsizlik sonucunda kaza yapıyor ve hiç suçu olmayan bir insanı hayattan koparıyorsanız bunun cezası en fazla 7 yıl hapisliktir…
Yüzde yüz hatanız olsa bile, mahkeme ‘hafifletici nedenleri’ dikkate alarak ortalama 4 veya 5 yıl hapislik cezası veriyor…
Şimdi bu soruya cevap verelim:
Böylesi bir cezanın caydırıcılığı olabilir mi?..
Elbette olamaz…
Öyleyse; yaşananların tek sorumlusu sadece aşırı sürat yapanlar, alkollü vaziyette araç kullananlar, insanların üzerine çıkarak hayat sonlandıranlar değildir…
Bu ülkenin berbat yasalarını düzetmeyenler, gerekli önlemleri almayanlar en az onlar kadar suçludur…
Sabah uyanıp haberlere bakıyorsun. Omorfo’da Türkiye’nin iktidara yama olan bir partinin üyesinin sahip olduğu üniversite, sahte diploma üretim merkezi olmuş. Kısa süre içerisinde 500 civarında sahte diploma üretmiş. 150 bin K/Türkün yaşadığı yerde gelene gidene üniversite açma izni verilmiş. Bir pas geldi, gol attım kafası ile cumhurbaşkanı yapılan kişinin atadığı YÖDAK başkanı, ne kadar doğru, bu işlere karışmış, ya da karıştırılmış. Başka bir haberde, içkili bir trafik magandası, iftara giden genç bir üniversite öğrencisinin ölümüne sebebiyet vermiş. Reçete yolsuzluğuna bulaşmış eczacı ve doktorların mahkemeleri daha sonuçlanmadan, üniversitelerde sahteciliğin ortaya çıkması, yargıyı ve kolluk kuvvetlerini suçlara, yetişemez hale soktu. Bunlara trafik suçları, gümrük suçları, uyuşturucu, dolandırıcılık, her türlü belge sahteciliği, tehdit, şantaj, darp, cana kast suçları da eklendiğinde, ülke tam bir suç adasına dönüştü. İzmit körfezi yapımında, halat kopmasından kendini sorumlu tutup intihar eden Japon mühendis düşünüldüğünde, Japon mühendis kişiliğinde insanlar bu ülkede yaşamış olsaydı, ülke nasıl olurdu diye insan düşünmeden edemiyor. Kulaklarını, gözlerini kapayan yöneticiler, bu Japon mühendis için ne düşünüyorlar acaba. ‘Bu ülkede olanı da berbat ettim.’ diyebiliyorlar mı? Bizde ne zaman, yapabilenin gelmesi için, yapamayanlar ne zaman gidecekler? Bu topluma zarar veriyorsunuz. Bir gidin artık.