AB Komisyonu Başkanı Juncker, Kıbrıs konusunda en çarpıcı konuşmasını dün Brüksel’de yaptı...
Adanın her iki kesiminden ‘Kayıplar Komitesi’nin üyeleri ile görüşmesinde aynen şunları söyledi:
“Kıbrıs sorununun çözümü için en uygun zamandır, kaybolursa yenisi olmayacak...”
Ne güzel söyledi değil mi?..
Bir şarkı misali...
Bundan 12 yıl önce de AB’nin o dönemki ‘Genişlemeden sorumlu’ üyesi Günter Verheugen, referandumda Rumların ‘hayır’ demesi halinde AB Komisyonu’nun yeni girişimlerde bulunacağını ve Kıbrıslı Türklerin ekonomik izolasyondan kurtulması için çaba harcayacaklarını belirtmişti...
Ne keskin bir açıklama!..
Saf Kıbrıslı Türkler ve saf Anadolu insanı bu kesin sözler karşısında “evet”e sarılmış, Rumların “hayır” oyları karşısında ise, Brüksel’den kalkacak uçakların doğrudan Ercan’a inmesini hayal etmişti...
Sonuçta hayaller boş çıktı...
Kıbrıslı Türklerin izolasyonu devam etti...
Rum tarafına ceza yerine ödüller yağdı...
Gelinen noktada, Kıbrıslı Türklerin ikinci kez çözüm için ‘ileri’ adımlar atması isteniyor...
Verin kardeşim evleri, arazileri...
Gönderin Türk askerini ve yerleşikleri (!)...
Dönüşümlü Başkanlık istemeyin...
Garantörlük artık çağ dışıdır, bundan vazgeçin...
Bizlere bunları söylüyorlar...
Ancak aynı AB yetkilileri, Rum tarafına doğru yolu gösterip, uzlaşıcı bir noktaya gelmeleri için baskı kullanmıyor...
Kıbrıslı Türklerin ‘garantörlük’ gibi en hayati ihtiyaçlarını bertaraf etmeye çalışıyor...
Rum-Yunan cephesinin bu yöndeki girişimlerine destek veriyor...
Ankara’ya telkinlerde bulunuyor...
Macar benzetmesi
Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan’ın, garantilerin kaldırılması yönündeki etkin girişimlere AB’nin güçlü ülkelerinden Almanya da destek veriyor...
Halen Güney Kıbrıs’ta bulunan Alman parlamento heyetinin, Avrupa Birliği (AB) içinde Türkiye’nin garantörlüğüne ihtiyaç duyulmayacağı yönündeki ifadelerini büyük bir şaşkınlık ve öfke içinde izliyoruz...
Ancak Almanlardan daha keskin açıklamalar yapan bir Rum siyasetçisi var...
İktidardaki DİSİ Partisi’nin Başkanı olan Averof Neofitu, Rum lideri Nikos Anastasiadis’in devrettiği koltukta oturuyor...
Ve Kuzey Kıbrıs’taki bazı ‘keskin çözümcülere göre’ bu siyasi parti lideri “evet” cephesinin başını çekiyor...
Neofitu’nun “evet”in başını çektiği doğrudur...
Ancak “evet” için öne sürdüğü şartları kimse irdelemiyor...
Neofitu, güneydeki diğer tüm parti liderleri gibi “evet” için şartlarını sıralarken, Türk askerinin gitmesinden, garantilerin iptal edilmesinden, mülkiyet hakkının eksiksiz uygulanmasından söz ediyor...
Kıbrıslı Türklerin, Türkiye’nin garantörlüğünü terk etmeyeceği gerçeğini kabul etmiyor...
Kendi tezlerine destek sağlamak için yeni yeni fikirler icat ediyor...
Özellikle önceki gün ortaya koyduğu ‘garantörlük tezi’, ilkokul çağındaki çocukları aldatabilecek kadar güçlüdür!..
Bakın ne diyor:
“Romanya’da yaşayan Macarların garantörü yoktur... Kıbrıslı Türkler neden garantör istiyor...”
Romanya’da nüfusun yüzde 89,5’ini Rumenler oluşturuyor...
Macarlar ise yüzde 6,5 oranında...
Kıbrıs’taki Türkleri, Romanya’daki Macarlar gibi ‘azınlık’ olarak gördüklerini söylüyor...
Azınlık sınıfına özel imtiyazlar verilemeyeceğini anlatmaya çalışıyor...
Ve bu siyasetçi, KKTC içindeki bazı kesimlere göre de ‘çözüm yanlısı’ oluyor...
Gelinen noktada böylesi ‘evet’in bizleri nerelere götüreceğini oturup iyice düşünmekte fayda vardır...
Londra ve Zürih Anlaşmalarıyla, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki kurucu ortağından biri olan Kıbrıslı Türklerin nüfusu bugün itibarıyla ada nüfusunun yaklaşık yüzde 35’ini oluşturuyor...
Silahlı saldırılar yüzünden İngiltere ve Avustralya’ya göç eden 300 bin civarındaki insanımızı da hesaba kattığımız zaman, nüfusumuzun nerelere çıkabileceğini herkesin iyi hesaplaması gerekiyor...
Başta Avrupa liderliği...