banner564

Ne bekliyoruz?

Geçtiğimiz hafta başı Girne-Değirmenlik yolunda yaşanmak istenmeyen olay, toplum olarak hepimizi derinden etkiledi. Bilerek kaza demiyorum çünkü herkes tarafından gayet iyi bildiği gibi zaman içinde hükümet edenlerin, sorumsuz tutum ve davranışları sonucunda, üç canı toprağa verdik. Elim olay sonucunda toprağa verdiğimiz kardeşlerimize rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Türk Dil Kurumu kaza kelimesini, umulmayan bir olay dolayısıyla bir kimsenin veya bir nesnenin zarara uğraması olarak tanımlıyor. Kısacası Girne-Değirmenlik yolundaki istenmeyen olaya kaza diyebilmemiz için umulmayan bir olayın gerçekleşmesi gerekmektedir. Fakat yol güvenliği, denetim ve trafik eğitimimizin yetersiz olduğu herkes tarafından biliniyor. Bu kadar bilinen olayların bir araya gelmesi sonucunda oluşan istenmeyen olaylara kaza denilmesi, yaşanan istenmeyen olayların önemini de hafifletmektedir. Nerdeyse her gün yerel gazetelerimizde bir trafik kazası haberine rastlıyoruz. 
Bilimsel çalışmalar trafik kazalarını üç açıdan ele almaktadır. En başta eğitim. Bu konuda yaşadığım ilginç bir anımı sizlerle paylaşmak isterim.
İsrail’de bir arkadaşımın evinde kalıyordum. Güz dönemiydi ve okullar açıktı. Arkadaşım sabah erken ayrılacağını, çocuğunu sabah erken okula götürmesi gerektiğini ve çocuğu bıraktıktan sonra eve geri döneceğini söyledi. Bende şaşırarak okul saatlerini sordum. Israil’de saat 08.00 ile 16.00 arasında tam gün eğitim yapılıyor. Niye erken gitmesi gerektiğini sorduğumda çocuğunun okulda görevli olduğunu ve erkenden gidip okul önündeki yaya geçidinde okula gelen öğrenciler için trafik akışını kesmesi gerektiğini söyledi. Ben bunun polisin görevini olduğunu söyledim. Arkadaşım da bunun bir trafik eğitimi olduğunu ve bugün yaya geçidinde trafik akışını kesen çocuğun, yarın trafikte araç kullandığında yaya geçitlerinde yayalara yol vermesi gerektiğini de pratikte öğrenmiş olduğunu söyledi. Trafik eğitiminin sadece müfredata konan bir eğitim olmadığının güzel bir örneğini yaşayarak öğrenmiştim İsrail’de…
Bilimsel çalışmalar trafik kazalarını yol güvenliği açısından da sorgulamaktadır. Trafik mühendisliği olarak sorgulanan yol güvenliği konusunda, bildiğim kadarıyla coğrafyamızda çalışan herhangi bir birim ve konusunda uzaman istihdam edilen herhangi biri yok…
Trafik kazalarında ele alınan üçüncü yaklaşım ise denetim konusudur. Polisimizim, personel ve araç eksikliğiyle birlikte elinden geldiğini yaptığına inanıyorum fakat gelinen noktada denetimlerinde yetersiz olduğu bir gerçek.
Yaşadığımız coğrafyada toplum olarak birçok konuda mağdur ediliyoruz. Sosyal ekonomik ve kültürel yaşantımız her alanında mağduruz. Bunların başında ise eğitim ve sağlık gelmektedir. Bana ilginç gelen nokta ise her iki konuda da coğrafyamızda önemli gelişmeler olmaktadır. Faaliyette olan on dört ve izin için bekleyen bir o kadar daha üniversitelerimiz var. Dahası bazı üniversitelerimizin kendi hastaneleri de var. Bu gelişmelere paralel ve toplumun mağdur edilmesi nasıl açıklanabilir…
Gerçek odur ki özel sektör, kamu sektörünün fazlasıyla önünde seyretmektedir. Yapılabilecek ilk adımdaki uygulama, devletin özel sektörün önünü açması ve devletin toplum refahı için sürdürülebilir bir denetim mekanizması oluşturmasıdır. Bunun dünyada kendimize örnek alabileceğimiz birçok örneği görülmektedir. Bir an önce yaşantımızın her alanı için kısa ve uzun vadeli uygulanabilir plan-programların oluşturulup uygulamaya geçilmelidir. Daha yaşanabilir mutlu bir coğrafya dileklerimle, herkese iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner471

banner473