banner564

Müzik sonsuz, ses kısadır

Peki. 
Denizi unuttum. Kuşları, hayvanları, ağaçları, çiçekleri… Tepesi karlı dağları ve ilkbaharda içinden şarap kırmızısı laleler ve yumurta sarısı nergisler çıkan yeşil ovaları… Çakıl taşlarını parlatarak akan soğuk sulu dereleri… Heykelleri, tabloları, un ufak olacak olan taş surları, harabeye dönecek piramitleri ve sarayları da.
Ama müziklere ne olacak?
Hüzünlendiren ve şenlendiren şarkılar ve türküler? Mozart’ın (1756-1791) defalarca dinlediğim piyano konçertoları? Ve aklımın listesinde yer alan sayısız melodi?
Onlar ne olacak?
Onlar ki zaten fiziki bir varlığa sahip değildir ve sadece kulak zarımızda meydana gelen bir titreşimden ibarettir.
Onlar da diğerleri ile birlikte yanıp yok mu olacak? 
İşte bu çok acı olur!
Epey zaman önce bir yerde okumuştum. Sesler kaybolmaz, dünyanın sınırlarını aşıp kâinatın boşluğuna yönelir ve orada seyahat eder diye. Ve onları toplayıp yeniden dinlemek mümkündür. Her ne kadar inanmamışsam da bir süre hayale daldırmıştı bu düşünce beni.
O günlerde obsesif bir şekilde Mozart’ın piyano konçertolarını dinliyordum. Bana göre bestecilerin en büyüğü ve çağının en usta piyanisti olan Mozart, 27 piyano konçertosu bestelemişti. Bunların tümünü, verdiği konserlerde çalmak için yazmıştı. Mozart’a kadar bugün Klasik Batı Müziği olarak bildiğimiz eserlerin bestecileri kralların veya asilzadelerin çalışanı idiler. Onlar tarafından maaşları ödeniyor ve sadece onlara çalışıyorlar, onların keyfine göre beste yapıyorlardı. Mozart bu gelenekten koptu ve ilk freelance bestekâr oldu. Zenginlere piyano dersleri verdi. İsteyenlere para karşılığı besteler yaptı ki, son bestelerinden biri olan ünlü Requiem’i bunlardan biridir.  Solisti ve şefi olduğu, abone usulü konserler düzenledi.
İyi para kazandı, ama parasını idare etmesini bilmediği için gelirinin düştüğü son yıllarında dostlarından para dilenmek zorunda kaldı.
Ses boşlukta sonsuza kadar seyahat edemez. Titreşimlerini taşıması için bir maddeye; hava, su, odun, çelik vesaire gibi vasıtaya ihtiyacı vardır. Ses bu maddelerdeki moleküllerin titreşmesi sonucunda oluşur. Moleküller enerji kaybettikçe ses küçülür ve yok olur. 
Işık ise, tersine, boşlukta seyahat edebilir ve bu yolculuğunda herhangi bir vasıtaya ihtiyaç duymaz. Işığın milyarlarca yıl seyahat ederek dipsiz uzaklıklardan dünyamıza ulaşmasının nedeni budur.
Mozart’ın piyano konçertolarının çoğu, klasik müziğin en muhteşem yapıtları arasındadır. Onları gökten yere indirip onun parmaklarından dinlemek ne harika olurdu diye düşünmüştüm. O nasıl yorumlardı kendi bestelerini? Kulağıma nasıl gelirdi, ondan sonra gelen piyanistlerin yorumu ile karşılaştırdığımda? 
Bu konçertolarının bazı bölümleri bitirilmiş olmayıp Mozart’ın kendine yazdığı notlar hâlindedir. Ölümünden sonra, “herhalde tamamlasaydı böyle olurdu” varsayımı ile çalınıyorlar. 
O nasıl çalıyordu?
Öbür dünyada onunla karşılaşmazsam bunu öğrenemeyeceğim.

26 Mart 2022 tarihli yazısı

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ege’de Bir Sahil Kasabası
Ege’de Bir Sahil Kasabası - 6 ay Önce

Sayfayı tedirginlikle açtım ve yeni bir yazı görünce gülümsedim. Nefis bir yazı. Metin Bey, zaman zaman yazılarınızın bir köşesinde olan ve zihninizi bir şekilde hep meşgul ettiğini düşündüğüm öbür dünyadasınız artık. Mozart ile karşılaştınız mı, nasıl çaldığını sordunuz mu? Bu soruların cevaplarını merak ediyorum. Kelimelerinizi çok özledim. Yazar mısınız?

Durmuş Aksoy
Durmuş Aksoy - 6 ay Önce

Öbür dünya diye bir yer olsaydı keşke.

Metin bey’de orada Mozart ile karşılaşsaydı.

Nasıl bir konuşma geçerdi aralarında acaba? Şöyle bir şey mesela :

“Piyano konçertolarınızın hepsini dinledim. “

“Evet biliyorum, ben de sizin bütün yazılarınızı okudum”

“Öylemi nasıl olur, bu kadar yazar varken benim yazılarımı mı okudunuz?”

“Evet, hem de büyük bir zevkle.”

“Bana göre bestecilerin en büyüğü ve çağınızın en usta piyanistisiniz. Dünya var oldukça unutulmayacaksınız eserleriniz hep çalınacak.”

“Evet bunun farkındayım, ama bu farkındalığa öldükten sonra vardım. Sizde çağınızın en iyi yazarlarındansınız.

O kadar özgün ve herhangi bir korkuyu umursamadan yazıyordunuz k; Bir keresinde “Bahçede Oturuyorum ve Canım Çay İstiyor” başlıklı bir yazı yazmıştınız. Yazısına böyle bir başlığı kolay kolay kimse atamaz.

‘Tohumlar dünyadaki en güzel şeyler olabilir mi?’ diye yazmıştınız o yazıda hiç unutmuyorum.

Öldükten sonra bile her yazısı yeni bir yazı gibi beklenen kaç tane yazar vardır.

Siz de hiç unutulmayacaksınız.”

..gibi bir konuşma geçmiş olabilir miydi aralarında?

Bunu hiç öğrenemeyeceğiz.

Ama benim zihnimde geçti bu konuşma :)
.

Neclaerşen
Neclaerşen - 6 ay Önce

Arkasından yazılan yorumlar da yazıları kadar güzel ne mutlu.

…..(Dionysos)
…..(Dionysos) - 6 ay Önce

Göz bebeğimiz Metin Beyimiz, hayatımıza derinlik katan yazılarınızdan birisi daha. Hiç unutmuyoruz. Hep buradayız. Çok özledik. ❤️

Nimet Kuyucu
Nimet Kuyucu - 6 ay Önce

Yazıları yayınlandığı sürece,o hiç gitmemiş gibi, okuyacağız. Bir nebze teselli.

Yaz
Yaz - 6 ay Önce

Metin Münir yazıları insanlığa armağan yazılardır. Kalbimizden izleriniz silinmeyecek. Keşke biraz daha kalsaydınız.

Ruh ikizi
Ruh ikizi - 6 ay Önce

Sayın Durmuş, çok güzel olmuş.

banner471

banner473