banner564

Müzakerelerde federal çözümden çok uzaklaşıldı

Siyasi eşitliğe dayalı iki toplumlu, iki kesimli federal anlaşma şeklinin Birleşmiş Milletler parametresi olduğu açıklanır.
Yalnız Birleşmiş Milletler kararları tavsiye niteliğinde olup Allah’ın kelamı olarak gösterilmemeli. İsrail örneğinde olduğu gibi kararlara uyulmadığı biliniyor.
Ayrıca Birleşmiş Milletlerin adil ve mazlum tarafı koruyan kararlar çıkarmaz. Beş daimi üyenin güdümünde olduğu için, öncelikle onların çıkarlarına göre kararlar üretir.
Birleşmiş Milletlerin, Filistin, Afganistan, Kıbrıs, Bosna, Arakan, Irak, Suriye, Libya örneğinde olduğu gibi sorunları çözmek yerine daha da karmaşık duruma getirdiği ve çözmediği inkar edilemeyen bir gerçektir.
Kıbrıs davasında BM’nin 1963-74 döneminde katliamları önlemediği, güvenliği sağlamadığı, adanın 1974’te anavatanın askeri müdahalesi sayesinde barışa kavuştuğu biliniyor.
Üstelik Kıbrıs davasının çözümüne olumlu katkısı olmayan BM, 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasp eden Rum tarafını meşru Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul etti. Böylece bu dayanaksız, haksız, 1960 anlaşmasına ve uluslararası hukuka aykırı kararı nedeniyle, eşitliğe dayalı bir anlaşma yapılmasını imkansız duruma getirdi.
2004 referandumunda bizim evet Rumların hayır demesine karşın, Birleşmiş Milletler mağduriyetimizin giderilmesi için herhangi bir adım atmadı.
Genel sekreter Annan’ın izolasyonların haklı bir gerekçesi olmadığını ve kaldırılmasını savunan raporu dikkate alınmadı.
1977 yılından beri BM gözetimi altında yürütülen müzakerelerde, Rum tarafının federal çözüm adı altında üniter çözümü dayatmasına ses çıkarmadı.
En son 5’li Cenevre ve Crans Montana müzakerelerinde federal çözümden uzaklaştırıcı statümüzü, hak ve çıkarlarımızı risk altına sokan ödünler ve harita verilmesine rağmen anlaşma sağlanamadı.
Çünkü Rum tarafı gasp ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul edilmesi nedeniyle, kısmen de olsa yönetim gücünü Türklerle paylaşmayı kabul etmedi.
Yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen müzakerelerde, Rum tarafının dayattığı talepler nedeniyle, bizimle eşit egemenliğe dayalı olan Federasyon modelinde bir anlaşmayı aklının ucundan bile geçirmediği kanıtlandı. 
Federasyon, soruna muhatap Rum Yönetimi’nin artık parametresi değil ise, Türk tarafının bu parametreye bağlılık ve sadakati çözüme ulaşılmasında yarar mı? 
Rum’un kendinin egemen olacağı, federasyondan başka bir çözümü düşünmediğine göre, sadece bizim istememiz ile gerecek federasyona tek taraflı ulaşılması mümkün mü? 
BM parametresini kutsal kitap ayeti ve Allah kelamı göstermek ve 53 yılda başarılamayan federal çözüme saplanıp kalmak, Rum’un tanınmışlık avantajını kullanmasına ve statükonun sürdürülerek cezalandırılmamıza hizmet etmiyor mu?
52 yıl sürdürülen müzakerelerde üzerinde anlaşma sağlanamayan federasyona saplanıp kalmak yerine, federasyonun mümkün olamayacağını anlatmak ve başka seçeneklerin masada tartışılmasını savunmak daha mantıklı değil mi? 
Müzakerelerde verilen ödünler nedeniyle federasyondan uzaklaşıldığının bilinmesine rağmen, hala daha kaldığı yerden devamının savunulması kimin çıkarınadır?
Statükoculuk ve çözümü engellemek Rum tarafının federasyondan saptığını hatta oldukça aleyhimize bir yapıdan yana olduğunu ifade etmek mi?
Yoksa bunu görüp de görmezden gelmek, federasyonda diretmek, başka hiçbir çözüm alternatif yoktur modunda çözümsüzlüğe çalışmak ve başka seçeneklerin görüşülmesini istememek mi?
Bizimle federal birleşmeye razı olması için Rum’a yalvarmak tüm taleplerini kabul etmek yerine, başka seçenekleri gündeme getirmek, tanınmamızı sağlayarak eşit statüye sahip olmak ve böylece Kıbrıs Cumhuriyeti avantajını etkisiz duruma getirerek makul bir çözümü kabul etmesine yardımcı olmak daha mantıklı değil mi?
Tek çözüm seçeneğinin Rum’la birleşmek olduğunu başka çıkış yolumuz olmadığını sık sık tekrarlamak, karşı tarafın taleplerine boyun eğeceğimiz umutlarını güçlendirerek makul çözümü kabul etmesini engellemiyor mu?
Sırf bizi düşman kabul edenler istediği ve iki devletli çözüme karşı olduğu için, bize dayatılan federal-birleşmeyi savunmak, bize biçilen kefeni giymemizi istemek değil mi?
Bizi düşman kabul eden tarafların dayattığı birleşme yerine ilelebet bozulamayacak iki devletli çözümü savunmak halkımız ve bölge barışı için daha isabetli değil mi?
Girit felaketinde olduğu gibi neden, mağlup olan tarafın ödüllendirilmesine ve haklarımızın gasp edilmesine boyun eğelim?
Bizi düşman kabul eden Rum ve destekçilerinin dayattığı federasyon adı altındaki ucube çözüm seçeneklerini sahiplenmek yerine, 1974’ten sonra oluşan ve her iki halkın da barış ve huzur içinde yaşamasını sağlayan iki devletli seçeneği tüm ilgili taraflara kabul ettirmeye çalışmak daha isabetli değil mi? 

YORUM EKLE

banner471

banner474