Rum lideri Nikos Anastasiadis, 2004 referandumunda Annan Planı’na “evet” dedi...
Böylece, Türkiye ve Yunanistan’ın garantörlüğünü, 35 bin TC uyuklu KKTC vatandaşının adada kalmasını ve dönüşümlü başkanlığı kabul etmiş oldu...
Anastasiadis; Cumhurbaşkanı seçilmezden önce Kıbrıs sorununu ilk 6 ay içinde çözeceğini de söyledi...
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ise fanatik DİKO ve EDEK’in etkisi altına girdi...
Annan Planı’nda kabul ettiklerini elinin tersiyle iterek, müzakere masasının yeniden kurulmasını istedi...
Sadece ‘ortak açıklama’ için 6 ay harcadı...
Masaya oturduktan sonra ise doğal gaz konusunda İsrail, Lübnan ve Mısır ile ciddi pazarlıklar yapmaya, ayrıca ‘stratejik ortaklıklar’ kurmaya başladı...
Kuşkusuz; Yunanistan’ı da yanına aldı...
Yunanistan ‘Anavatan’ olarak Stratejik Ortalığa girişip, Kıbrıs’ın tamamına ait doğal gazı sahiplenmeye kalkışınca Türkiye buna müdahale etmek zorunda kaldı...
Bu olayı, basit bir örnek ile açalım...
Hayatınızda bir sinek bile öldürmemekle övünürsünüz...
Ama sinek vücudunuza konup, ısırmaya başladığında tokadı indirirsiniz...
Yapılması gereken buydu
Türkiye, Rum tarafını doğal gaz konusunda defalarca uyardı...
Öncelikli hedefin çözüm olması gerektiğini söyleyerek, bu konuda birçok öneri sundu...
Annan Planı’nın benzerini önerdi kabul edilmedi...
Uluslararası konferans reddedildi...
İki lider arasındaki müzakerelere takvim teklifi anında geri çevrildi...
Peki neden?..
Amaç ‘iki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözüm değildir’ de ondan...
Kıbrıs’ı bizimle paylaşmaya hazır olmadıkları için önerilen herşeye “hayır” dediler...
Ve bu konuda kendi içlerinde tam bir birlik sağladılar...
Bizim içimizdekilerin bir kısmı ise sürekli Türkiye ve KKTC’yi suçlarken, adanın durumunu çok iyi tahlil edebilen Amerikan Büyükelçisi Koenig; Rumlara “Türkiye hiçbirşey yapmadı” demek zorunda kaldı...
Dünyanın sayılı diplomatlarından biri olan, İngiltere Dışişleri eski Bakanı Jack Strow da Rumların iki bölgeli, iki toplumlu federasyondan kaçtığına dikkat çekerek uluslararası topluma bugünkü ayrılığı tanıma çağrısında bulundu...
Evimizi temizlemeliyiz
Gelinen noktada, ister sağ, ister sol kanattan, bizdeki tüm siyasilerin artık gerçekleri görmesi ve Rumlarla barışın ‘şu an için’ mümkün olmadığını anlaması gerekiyor...
Rumlarla barış olabilmesi için, KKTC’nin her alanda kalkınması gerekir...
Bu bir hayal değildir...
Sadece Türkiye’den gelen yıllık yardım miktarı bir milyar dolardır...
TC kökenli öğrencilerden kaynaklanan yıllık gelir 3 milyar dolar civarındadır...
Bunun dışında Türkiye’den gelen turistlerin bıraktığı paraları dikkate aldığımızda ortaya çıkan rakamın ne kadar büyük olduğunu anlamak zor değildir...
Uyanalım ve kendimize gelelim...
İşe yaramaz yasa ve tüzükleri artık çöpe atalım ve ülkeyi kalkındırmaya bakalım...
Türkiye’den gelen bir şirkete, 10 bin Euro değerinde bir arsa alacak olsa bile bankaya 3 milyon Euro yatırma şartı getirilmesi hangi mantığa dayanıyor?..
Rumlar; Kıbrıs’a yatırım yapması için Çin’e kadar uzandı...
Yatırım yapanlara AB vatandaşlığı veriyorlar...
Biz ise hala ‘kuşkucu bir anlayışla’ Türkiye’den gelecek yatırımları dahi engellemek için elimizden geleni yapıyoruz...
Ve bu şekilde kendi kendimize zarar veriyoruz...
Yazık değil mi?..