banner564

Zor günler için kaynak yaratmak

“İnsan ne ekerse onu biçer” diye bir atasözü vardır...

Bugün biçtiklerimiz, tarlaya ektiklerimizin ürünüdür...

Uzun yıllar varoluş mücadelesi veren bir toplumun, hak ettiği özgürlük ortamına kavuşması, kendi kendini yönetebilecek bir duruma gelmesi, hele 'ayrı bir devlet' ilan etmesi hiç de kolay olmadı...

Hayal bile edilemeyecek değişimler yaşandı bu ülkede...

Fakirlik ve yokluk sonrasında bolluk dönemi başladı...

Rumlardan büyük bir servet kaldı...

Evler, dükkanlar, lokantalar, tarlalar, oteller, arabalar, tarım araçları...

Şimdi 51 yıl öncesine dönerek, bunların 'adaletli bir şekilde dağıtılmadığını' tartışmanın anlamı yoktur...

Fakat; büyük bir fırsatın zafer sarhoşluğu içinde ve beceriksiz yönetimler sayesinde heba edildiğini her fırsatta anımsatmak görevimizdir...

Ganimetin yanı sıra bavul turizmi sayesinde bu ülkeye Türkiye’den inanılmaz paralar aktı...

Özal dönemine kadar bu uygulama devam etti…

Böylece; çok sayıda ithalatçı 'Avrupa'nın zenginleri' arasına girdi...

Ancak bu insanların büyük bir kısmı kendi ülkelerine elle tutulur yatırım yapmadı...

Onları teşvik eden de olmadı...

Ya da teşvikleri dinlemeyecek kadar güçlüydüler...

Yatırım yapmadıkları için, bavul turizminin iflas etmesi sonrasında Kuzey Kıbrıs'ın ekonomisi can çekişmeye başladı...

Acil ilaç gerekiyordu...

Ankara çare üretti...

‘Mali ve Ekonomik İşbirliği’ adı altında buraya milyarlarca lira gönderdi…

Buradaki yöneticiler, para geldiği sürece kamuda inanılmaz şişkinlik yarattılar...

Parti rozetine göre istihdam olanakları sundular...

Bugün siyaset sahnesinde olanların büyük bir kısmı, geçmişteki hatalardan sorumludur...

Ama toplum olarak bizler de sorumluyuz...

Nüfus akışı şart oldu

Tarlada veya inşaatlarda çalıştıracak adam kalmayınca, üretimden söz edemeyeceğimizi düşünmedik...

Gün gele üretmek adına bu ülkeye nüfus aktarılacağını göz ardı ettik...

Nüfusun akması karşısında 'azınlığa düşüleceğini' görmezden geldik...

Kısacası; bugünkü sonucu büyük ölçüde kendimiz hazırladık...

Şimdi her taraftan bir ses yükseliyor...

"Kendi ülkemizde azınlığa düştük" deniliyor...

Yazının ilk satırındaki sözleri bir kez daha tekrarlayalım:

"İnsan ne ekerse, onu biçer..."

Çalışmadan, üretmeden, satmadan kazanma yolunu seçtiğimiz için bugünlere geldik...

Küçük ülkemizde siyaseti, ülke yönetmeyi yüzümüze gözümüze bulaştırdık...

İşte o nedenle geçmişi ve bugünü çok iyi değerlendirmek ve ağzımızı ona göre açmak zorundayız…

Türkiye’nin hayati önemi

Bir başka önemli noktaya daha dikkat çekmek istiyoruz:

Türkiye’nin, Kıbrıslı Türkler açısından önemi tartışılmazdır…

Çözüm olsa da olmasa da Türkiyesiz ayakta durmamız mümkün değildir…

Korona ve deprem sonrasında ülkeye gelen öğrenci ve turist sayısının azalması dahi ekonomiyi ciddi şekilde etkiledi…

   Bunu yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz…

   Ancak gerekli önlemleri de alamıyor, beklenen ‘zor günler’ için kaynak yaratmıyoruz…

   Alternatifler üzerinde durmuyoruz…

   İşte o yüzden gelecek açısından endişeliyiz… 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan Nuri
Hasan Nuri - 8 saat Önce

Gelecek Açısından KKTC de Endişeli olmayanımız mı kaldı yani ? Ganimet düzeninden zengin olan zenginlerimiz neden KKTCye yatırım yapmıyorlar acaba ! Brakın zor günler için kaynak ayırmayı KKTCde zor olmayan güler için kaynak var mı yani ? Dökülen Çevremiz , yollarımız , Altyapımız, İlaçsız Doktorsuz Hastahanelerimize veya Karanlık Yollarımıza Dikili taş önünde Dünyaya meydan okuyan KKTCnin kaynağı mı var yani ! Anavatan Türkiye’ye avuç açmadan ve para ve gelmeden Yüce meclisimizin Maaşları, 13’leri , Ek mesaileri , Örtülüleri , Örtüsüzleri ödeyebilecek Parası mı var acaba ! Bir zamanlar tavan yapan Ekonomimizi bugün yerle bir Edenlerimizin Torbayı doldurup da Ceblerindeki One Way uçak biletlerine niye şaşıralım ki , 41 yılda tüm imkanlara rağmen yönetemeyip de yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız Kuzey Kıbrıs’ta kalanlarımıza mı ne olacak acaba ! Şimdiden KKTCye bolca Çadır ve Konteyner getirmeleri Akıl işi değil de nedir yani !

Öz
Öz - 5 saat Önce

K/Türklerin sorunu hala ateş kes anlaşmasına göre yaşamaları. Her türlü kanunsuzluğun olmasına rağmen var olan hukuksuzluk, sahtekarlık, adam kayırmacılık devam etmekte ve böyle giderse de devam edecektir. Ateş kes anlaşması yerini iki tarafın kabul edeceği bir anlaşma alırsa, Kıbrıs en aşağı Malta gibi olur. Çözüm olmazsa, AB kuralları yerleşmezse kimse düzelme beklemesin

banner471

banner473