banner564

Zirve ve tek ihtiyaç...

Crans Montana'da zirve devam ediyor. İşin çok ciddi olduğu artık açık. Özellikle "Türk" tarafının bunun karar toplantısı olduğuna dair oldukça net açıklamaları zirveyi sulandırma oyunlarını tüketti. Bu yüzden konu önemle gelişiyor.
BM Genel Sekreterinin katılımı ve Zirveye verdiği motivasyonla tüm konuların paket çerçevesinde ele alınmasının sağlanması çok önemli bir gelişmedir.
Geçen yazımda sıkıntılara karşın, Crans Montana'daki zirveden hiç bir tarafın kaçamaması gerçeğinin yalnız başına Zirvenin önemini gösterdiğini ifade etmiştim.
Dolayısı ile önümüzdeki Pazartesinden itibaren esasa dönük "paketler" eşliğinde çok daha kapsamlı ve oldukça çetin görüşmelerin olacağı artık açık.
Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının tüm programlarını Zirve'deki bu duruma göre iptal etmeleri olayın ciddiyetini göstermektedir Türkiye ve Yunanistan Başbakanlarının zirveye katılmı ihtimali de çıktı. Sayın Özgürgün ne yapacak? O aşamada katılımı çok yavan kaçmayacak mı? 
Toplumsal birlik ve sağduyu
Ancak bu zirvede toplumda, Annan Planı öncesi ve Bürgensctok Zirvesi sırasındaki gibi ciddi kırılmalar yaşanmadığı da bir başka gerçektir.
O zamana benzer karşılıklı öfke ve ciddi kırılmalar yok. Düşünceleri farklı olsa dahi çoğunlukla insanlar zirveyi soğukkanlı izliyorlar. 
Bir an evvel çözüm olmasını arzulayanlar ile çözüm konusunda endişeler taşıyanlar farklı görüşlerini dile getiriyor. Evet, sosyal medyada kısmi kötü örnekler var. 
Kısacası Annan Planının tartışıldığı dönemdeki gibi toplumu kıran, bölen, birbiri ile çatıştıran atmosfer şimdilik yok. Bu olumlu.
Türkiye'de de bazı olumsuz üzücü açıklamalara karşın, bu konuda şimdilik soğukkanlı atmosfer hakimdir. Bu aşamada, bozulmaması gereken bu temeldir.
Üstelik, Kıbrıs Türk Toplumunun ister çözümü desteklesin, isterse endişeleri olsun siyasi güçlerine ve sivil Toplumuna düşen bir görev daha var. 
Türkiye'nin iç siyasetinin bugünkü gergin ortamında, görüşü ne isterse olsun kimse bunu, iç siyaset malzemesi olarak taşımamalı ve buna fırsat vermemelidir.
Aksi, hem kendimiz, hem Türkiye için iyi olmaz.
İsteklerimizi ve endişelerimizi uygun dil ve üslupla tartışmamız gerekir. Çünkü Zirveye göre, eğer Referanduma gideceksek de gidemeyeceksekte farklılıklarımızı karşılıklı saygı içinde ele almaya ihtiyaç var. Bu aşamada ihtiyaç budur.
Çünkü demokratik birliğini koruyup, geliştirecek olan Kıbrıs Türk Toplumu; adada hem kendi, hemde adanın bütününün geleceğinin huzurla dokunmasını sağlayabilir.
Unutmayalım. Annan Planı sırasında doğan toplumsal kırılmaları, Referandum sonrası kısmen gidermek bizi bugüne taşıdı.
Eğer, o günlerde siyasi sorumluluk üstlenenler, Annan Planı öncesi akıla ve vicdana sığmayan,demokratik olmayan siyasi tutum ve davranışlara dönük, Referandum sonrası ellerinde bulunan erk ve halkın verdiği desteğe dayanarak buna kin ve öfke ile yaklaşsalardı, bugünün kısmi dingin ortamına asla sahip olamazdık. 
Bunu kıymetini kimse iç siyasi hesaplarla konuşmak istemese dahi, hiç olmazsa bunu değerini içinden herkes bilir. 
Ayrıca o gün çok ters gelen pek çok şeyin, günümüzde artık herkesin kabullendiği nokta olması da çok önemlidir. Ben yalnızca o günlerde gündemde olan "serbest dolaşım hakkı" için söylenenleri hatırlıyorum. Korkular ve endişeler, büyük öfkeler içinde dile getiriliyordu.
Ne oldu? Bu gün o korkuları ifade edenler dahi bunun kıymetini her açıdan yaşıyor.
Annan Planına Evet dememizin ve AHİM'in TMK için verdiği kararın, AB Mali Yardım ile Yeşil Hat Tüzüklerinin yol açtığı siyasi ve ekonomik yararları günümüzde o günün sıkı hayırcıları da ifade ediyor.
O günün sıkı evetcileri de yaşananlar sonucunda bugün," yine biz evet dersek de diğerleri hayır der, ne yapacağız?" konusunu da sıkı sıkı düşünüyor. Bunlar dünün o kırılganlıklarının üzerinden yükselen olumlu noktalar değil mi?
Bu yaşanmışlıklar üzerinden, Crans Montana Zirvesi sırasında şimdi olaya akıl yolu ve soğukkanlıkla yaklaşmanın önemi, daha net ortaya çıkıyor.. 
Cumhurbaşkanı Akıncı'nın ve ekibinin, Türkiye Dışişleri Bakanı ile ekibinin ve KKTC siyasi parti başkanları ile yetkililerinin ve hükümetin buna ihtiyacı var.
Bu yüzden Crans Montana zirvesi sırasında ne "hainlik" edebiyatlarına, ne çözümcülük şampiyonu görünme çabalarına ihtiyaç var.
İhtiyaç olan tek nokta; Dünyanın ve Bölgenin bu karmaşık ortamında, Kıbrıs Türk Toplumu, Kıbrıs Rum Toplumu ve Türkiye ile Yunanistan'ın barışçı geleceği için karşılıklı kabul edilebilir bir uzlaşma için akıl ve ruh dinginliği ile yapıcı ve yaratıcı sentezler üretilmesine katkı koymaktır.. 
Bu nedenle karşılıklı tahriklere yüz dönelim. Farklılıklarımızı, istek ve endişelerimizi akıl yolu ile gönülden çıkan güzel sözler eşliğinde dile getirelim.
Unutmayın; " dil, gönülün sahilidir.”
YORUM EKLE

banner471

banner474