Zamanın ruhu diye tanımlanan bir olgu var. Ekonomik, teknolojik alandaki değişimler; toplumların uluslararası ilişkilerini; demokratik, siyasal, sosyal, kültürel ve hukuksal alanlarını etkiler, değiştirir. Ancak zamanın ruhuna uzak duranlar da er geç o ruhla yakınlaşır. Ama sorunlu olurlar.
Zamanın ruhunu yakalayamamaya dönük en etkili öz eleştiriyi, Rahmetli Sayın Rauf Raif Denktaş yapmıştı. 1964 yılı sonrasında Ankara’da sürgünde olduğu yıllarda yazdığı, “12’ye Beş Kala Kıbrıs” kitabında şöyle demişti. “Değişen Dünyadan bi -haber körü körüne İngiliz Dostluğu güttük. Arap çorap diyerek Asya ve Afrika ülkelerine sırt döndük. Meydanı Makarios’a bıraktık.” Yani Asya, Orta Doğu ve Afrika’daki bağımsızlık mücadelelerine karşı duruş gösterildi. Böylece Sayın Makarios’a Bağlantısız Ülkeler indinde, Bağımsızlıkçı lider görünme imkanı verildi.
Ancak bu öz eleştiriyi yapanlar, bundan dersler çıkartamadılar. Aksine, sırf iç siyasi kaygılar ve dar ekonomik çıkarlar uğruna, bunu tekrarladılar. En yakın döneme gelelim. 1990 itibarı ile gündeme giren AB olgusuna da karşı durdular. AB’yi, “kıyma makinası” olarak takdim ettiler. Meydan böylece Güneyin Bağnazlarına kaldı. Onlar da bunu değerlendirdi. Ancak Kıbrıs Türk Toplumunun ve Türkiye’nin, Zamanın Ruhunu okuyan dinamik güçlerinin etkisi ile 2002 sonrası bu gelişmeyi yakalamak devinimi gelişti. Bunun Türkiye ve Kıbrıs Türk Toplumuna ekonomide, demokratik yaşamda, kültürel ve sosyal alanla, uluslararası ilişkilerde getirdiği fayda ve olumlulukları listelemek, bu makalenin sınırlarını aşar. Fakat zamanın ruhunu yakalamak devinimi, 2014’le sarsılmaya, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrası, püskürtülmesine karşın daha da geriledi. Böylece içe kapanma ile birlikte ekonomide, demokratik yaşamda çok geriye gittik.
Dünyanın küreselleşmesinden sonra, dün küreselleşmeyi öne çıkaranların, kendileri odaklı ulusal çıkarlarını öne almaları ile dünya bir başka mecraya doğru yol aldı. Bu büyük güçlerin, başta Orta Doğu olmak üzere, haritaları yeniden şekillendirmek için, ülkelerin toprak bütünlüğü ile siyasi demokratik birliklerini; dini, mezhebi ve etnik kimlikler üzerinden bölme gayretleri öne çıktı. Bu bizim bölgemizde yüz binlerce insanın ölmesine yol açan savaşları tetikledi. İşte bu zamanın kötü ruhu, içimizdeki bağnaz yapıları cesaretlendirdi. Bunlarda elde edilen tüm demokratik, hukuki değerleri erozyona uğratmaya, hatta yok etmeye kalktılar. Bölgemize bela taşıyan bu kötü ruhun niyetini okuyamadılar. Böylece Kıbrıs Adasının toprak bütünlüğünün ve anayasal demokratik birliğinin Garantörü ve sahibi olan Türkiye ile Kıbrıs Türk toplumuna; Garantörü olduğu değerlerin tersi olan, İki Devletli Çözümü getirdiler. Bu ise, Zamanın Ruhunu yakalayarak elde edilen tüm değerleri de tehlikeye soktu.
Orta Asya ülkelerinin AB ile birlikte Kıbrıs sorununa bakış acısını belirleyen o Ortak Mutabakat metninde yer alan ifadelerin nedeni budur. Bu nedenle, Taşınmaz Mal Komisyonu değeri de AHİM ve Avrupa Konseyi indinde tartışılmaya başladı. Bu aynı zamanda iş insanlarının Güneyde hapiste olmalarının ve Dubai ile Moskova’daki inşaat fuarlarına katılımın da engellenmesinin nedenidir. Çünkü Zamanın Ruhunun olumlu yanlarına dayalı elde edilenleri; her zamanın kötü ruhlarının etkisi ile kısa vadeli, dar ideolojik, siyasi ve ekonomik çıkarları için göz ardı etmenin acı sonuçlarıdır bunlar. Zamanın Ruhunu yakalamak gerekir. Ama kötü ruhlara teslim olmadan, o elde edilenleri gözetmek, önemlidir.
Zamanın ruhu
- 17 Nisan 2025, 09:26
- 50
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi