banner564

Yitirilen fırsat mı dediniz?

   Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, Güvenlik Konseyi’ne sunmuş olduğu raporun satır satır değerlendirilmesinde fayda vardır...
   Guterres; gayet açık ve anlaşılır bir dilde, Crans Montana’da yaşananları özetliyor ve bizzat kendisinin ‘Garantilerin devam edemeyeceği’ yönünde mesaj verdiğini, bunun üzerine tarafların ‘uzlaşır bir noktaya’ geldiğini söylüyor...
   Bunun anlamı şudur:
   “Türk tarafı garantilerden vazgeçmeyi kabul etti...”
   Peki buna karşın Rum tarafı neden masadan kaçmayı tercih etti?..
   Çünkü başından beri “Adada tek Türk askeri kalmayacak” diyen bir Yunanistan var...
   Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas, bölgede gelişen şartlar çerçevesinde Türkiye’nin, Kıbrıs’tan tamamen çekilmek zorunda kalacağını düşünerek, Rum liderini de bu politika çerçevesinde yönetiyor...
   Mesele; çözüm sonrasında 650 Türk askerine karşılık 950 Yunan askerinin kalması değildir...
   Şimdiki halde 200 bin dolayında seferi ordusu bulunan Rumların 650 askerden korkacak bir durumları olamaz...
   Mesele; garantörlükle birlikte askeri varlığın da tamamen sonlandırılmasıyla birlikte Türkiye’nin buradan tamamen uzaklaştırılmasıdır...
   Guterres; müzakerelerin son gününde 3 garantör ülke başbakanının Crans Montana’ya gelmesi yönünde görüş belirtildiğini, ancak bunun başarılamadığını belirtiyor...
   Başbakanlar o toplantıya katılmış olsaydı, 650 asker sorununa çözüm getirilir miydi bilinmez...
   Ancak; Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları açısından bakıldığı zaman; Rum-Yunan propagandasının etkisinde kalarak garantörlüğün sonlandırılması çok tehlikeli bir adım olurdu...

Çekirdeğe girilmiş
   
   Kuşkusuz; Türk tarafının “hade bitirelim” ısrarına karşın Rum liderinin ‘kendi tezleri üzerinde direnmesi’ Rum halkı açısından alkışlanacak bir durumdur...
   Türk tarafı açısından bakıldığında ise, Crans Montana’da ‘aşırı bir cesaret’ sergilendiği, adeta ateşle dans edildiği ortaya çıkıyor...
   Ayrıca; Rum tarafına “Bu son şans” denildiği halde, Crans Montana sonrasında müzakerelerin yeniden başlayabileceği yönündeki açıklamaları dikkat çekicidir...
   Anastasiadis’in, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 57’nci kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, sürecin tekrarlanacağından söz etmesi de oldukça dikkat çekicidir...
   Bir başka önemli açıklama ise Rum Başkanlık Müdürü Sofokleus’ten geldi...
   Sofokleus ‘Kıbrıs sorununda ilk kez çekirdeğe girildiğini’ belirterek, bunun anlamını şöyle izah ediyor:
   “Kıbrıs’ın normal, bağımsız, koruyucu ve garantilerinin, tek taraflı müdahale hakları ve orduların sonsuza dek kalmasına yönelik anayasal düzenin muhafaza edicilerinin olmayacağı bir devlet olması için, Türkiye ile görüşmeler yaptık...”
   Kuşkusuz; görüşme yapılması her şeyin kabul edildiği anlamına gelmiyor...
   Ama Guterres’in raporu güvenlik ve garantiler konusunda önemli ilerlemelerin sağlandığını ve Rum tarafının büyük ölçüde memnun edildiğini ima ediyor...
   Sofokleus’un açıklaması da bunu teyit ediyor...
   Daha da ilerisi Müzakereci Erdil Nami’nin, Fileleftheros gazetesine yaptığı açıklamada “Guterres çerçevesiyle hiçbir problemimiz yoktur” şeklindeki sözleri de bazı işaretler veriyor...

Şubat’tan sonra yeni masa
   
   Tüm bunlara bakıldığı zaman, Crans Montana başarısızlığı nedeniyle Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakere sürecinin sonlandığına ilişkin bir iddianın doğru olmayacağı anlaşılıyor...
   Sorunun Şubat 2018’e kadar buzdolabında bekletileceği, ardından yeni bir aşamaya geçileceği görülüyor...
   Bu arada Kıbrıs’ın kuzeyinde herkes seçimlerle uğraşıyor olacak...
   Aday belirlemeleri, kadın kotaları, karmaşık seçim sistemiyle uğraşacağımız bir dönemde Kıbrıs sorunuyla ilgili yeni ve çok hızlı bir sürecin başlayacağını hep birlikte göreceğiz...
   Garantilerin sona ereceği bir çözüm şeklini Türkiye’nin kabul edebileceğini düşünmek dahi istemiyoruz...
   Kuzey Irak’ta ve Katalonya’da bağımsızlık referandumları yapılırken, Türk düşmanlığı üzerine eğitilen Rum gençleriyle, sayıca az Kıbrıslı Türkleri ‘garantisiz bir ortama’ sürüklemek intihardan başka bir şey olamaz...
   Çözüm için zamana ihtiyaç vardır...
   Rum tarafında eğitim sisteminin değiştirilmesi, iki toplum arasındaki temasların ve ortak etkinliklerin, ortak ticaretin geliştirilmesi ve güven duygularının güçlendirilmesi gerekiyor...
   Bunun aksi gerçekten Kıbrıslı Türkler açısından intihar olur...
   Türkiye de ileride çok ciddi sıkıntılarla yüzleşir...
   Hayırlı haftalar...
YORUM EKLE

banner608

banner473