KKTC’de yerli üretimin korunması ve geliştirilebilmesi, devletin denetimlerle sürdürülebilir ve kaliteli üretime önem verilmesini sağlaması ile mümkündür.
İçinde bulunduğumuz iletişim çağında sade vatandaşlar bile, başka ülkelerdeki gıda maddelerinin kalite ve fiyatı konusunda bilgi sahibidir. KKTC vatandaşları, güneye gidebilmekte ve oradan istediğini alabilmektedir.
Marketlerde çamurlu patates ve sebze, olgunlaşmamış karpuz, eski kuru yemiş, hastalıklı meyve, hileli zeytinyağı, sağlıksız süt ürünleri gibi gıda maddeleri satılması ve yetkililerin buna göz yumması, üretimi desteklemek değil yok olmasına zemin hazırlamaktır.
Anavatandan ithal edilen kiraz, elma, kayısı, gibi meyvelerin, fahiş fiyattan satılması ve buna izin verilmesi, tüketicilerin güneye yönelmesine sebep olmaktadır.
Anavatandaki market ve toptancı hallerinde sebzelerin kaça satıldığı bellidir. Yetkililerimizin oradaki temsilciliklerimizden günlük rakamları almaları zor değildir.
Bu nedenle oradan ithal edilen meyve, sebze ve diğer gıda maddelerinin TC’deki perakende fiyatın 3-4 misli daha pahalı satılmasına göz yumulmamalı.
Bir arkadaşın Facebook’ta fotoğrafla belgelediği gibi, Anavatanda marketlerde 30 TL satılan Ülker çikolatanın, bizde 80 TL’ye satılması ibret vericidir.
Halkı fahiş fiyattan kalitesiz ve hileli ürün almaya zorlaması, devlete karşı hoşnutsuzluğa ve kaçakçılığa sebep olmaktadır.
Üretim yetersizliği ve/veya üretim yöntemi nedeniyle, halkımızı başka ülkelere göre olağanüstü pahalıya mal olan ürünleri almaya zorlamak, doğru bir uygulama olamaz.
Devlet yerel üretimi ve işletmeleri akılcı ve basiretli uygulamalarla koruyup desteklemeli. Yerel üretimi desteklerken, ülkede pahalılığı körüklememek ve tüketicileri mağdur etmemek zorundadır.
Örneğin, ülkemizde kahve bitkisi üretmek mümkündür. Ancak, zorlayıcı ve özel uygulamalarla üretim yapılacağı için, maliyeti ithal ürüne kıyasla yüksek olur. Sırf yerel üretimi desteklemek gerekçesiyle, halka dünya piyasasına göre 3-5 misli daha pahalıya yerel kahve almaya zorlayamayız.
KKTC’de iklim koşullarımız nedeniyle, et ve bazı ürünlerin üretimi de; talebi karşılayamayacak düzeyde, maliyeti de başka ülkelere göre yüksektir.
Hükümet ve ilgili STÖ’ler, halkı baskı ile fahiş fiyattan, yerel et almaya zorlayacak yerde, besiciliğin geliştirilmesi ve üretim maliyetini azaltacak önlemleri belirleyerek uygulanmasını sağlamalı. Mesela, atık suların yem bitkisi üretiminde değerlendirilmesi ve modern besiciliğin teşviki durumunda, maliyetin bir miktar azaltılması mümkündür. Ayrıca devlet mali yardım ve desteklerini, sürdürülebilir üretimin sağlanması amaçları doğrultusunda vermelidir.
Yerel üreticiler, ithalatçılar ve marketçiler de kısa günün ticareti yerine uzun vadeli düşünerek hareket etmeli.
Sonuç olarak: çeşitli nedenlerle, devletin kontrol ve denetim mekanizması işletilmezse ve bunun sonucunda, piyasaya fahiş fiyattan, kalitesiz yerel ürünler sürülmesine ve, anavatandan ithal edilen sebze, meyve ve diğer maddelerin güneye ve TC’ye göre 3-4 misli daha pahalı satılmasına göz yumulursa; tüketiciler güneye yönelmek zorunda kalır. Bundan da uzun vadede yerel üretim, esnaf ve vergi kaybeden devlet zarar görür.