Yaşadığımız ortamı ‘Yeni siyaset’  dönemi diye tanımlamaya özen gösteriyor erk sahipleri. Ama iç ve dış politika, kamu yönetimi, ekonomi. Hukuk devleti ilkelerinde tam bir karmaşa içine girdik. “Yeni siyaset dönemi” eskiden daha beter sorunları önümüze koydu. 
Cumhurbaşkanlığının ağırlığı ve toplum yaşamında etkin varlığı hiç bir dönemde bu denli etkisiz olmamıştı. Yasama ve yürütme bu denli sorun çözmek rolünü kaybetmemişti. Bakın, son maliye bakanlık değişimine ve söylenenlere. Görevden alınması konusu aylardır tartışılan maliye bakanı en nihayet istifa etti. Ama bu olana kadar bir hükümet düştü, bir de seçilmiş Başbakan gitti. Üstelik seçimden birinci çıkan partinin başkanı, hala görevinin başında, ama hükümet kuramaz.  Yani halk iradesi ile birinci parti çıkan partinin başkanı, kesik. Yani partisi iktidarda ama kendisi kenarda…
Yeni siyaset döneminin en göze batan bir özelliği bu. Yeni siyaset dönemi halk iradesini,  eskinin beş beteri hale soktu. Hele istifa eden Maliye Bakanının açıklaması çok mühim, “Hükümet içinde yaşananları halkımızla paylaşacağım” dedi. Millette meşhur Sedat Peker videoları gibi izleme beklentisine girdi. Hatta, Sayın Sucuoğlu görevden almak isteyip de Sayın Tatar’ın almama sürecini de anlatacak mı? Kim destek oldu da tüm hükümet gitti. ‘Bunu da anlatacak mı?’ diye konuşanlar da oldu. Yeni Siyaset döneminin bu örneği de fos çıktı. Hala ses ve tık yok. Üstelik soran da az. 
Enflasyonun resmisi, yüzde 110 oldu. Eskinin beş beteri. Yeni siyaset döneminin en çarpıcı sözü, “eşit egemen devlettir.” Ama bu ifadenin temcit pilavı gibi tekrarlandığı zamanda Kuzey;  Güneyin Mr. Pound mağazasına döndü. Yanlış anlaşılmasın, bu “mağazada” satılan ürünler; verilen hizmet, bilgi, emek; Asgari Ücret Tespit Komisyonundaki İşverenler Sendikası Temsilcisinin emekçi için  ifade ettiği, “ vasıfsız” sözünden uzaktır. Gayet nitelikli ve değerlidir. Yani yeni siyaset döneminde emeğimiz, ekonomik değerlerimiz, bilgimiz ve birikimlerimiz ucuzladı. Gazeteler yaşananı yansıtıyor. “ Esnafın yüzü, vatandaşının alış verişinden değil, güneyden gelen turistler ve Rumların alış verişi ile güldü”. Çünkü Mr. Pound mağazası olma halimiz güneyin sınırlarını aştı. Evet, bu günlük yaşama pozitif bir katkı yapıyor. Ama makro-ekonomik dengeleri de alt üst ediyor. Ödemeler dengemizi sarsıyor. Çünkü üretim için ihtiyaç duyduğumuz hammadde, mamul ve yarı mamul girdiler ile enerji, yakıt ve tüketim için temel ihtiyaçları ithal ediyoruz. Üstelik Türkiye dahil ithalatımızı dövizle yapıyoruz. Ama kur ve döviz krizinde dışa artan döviz öderken, daha fazla olarak kendi değerlerimizi eritiyoruz. Çünkü ihracatımız, ithalatın yüzde 10’unu dahi karşılamıyor. Bu nedenle oluşan Dış Ticaret açığını turizm, eğitim, inşaat, emlak, güneyde işleyen insanların yaptığı katkılarla ve diğer alanlardan gelen dövizle, ödemeler dengesini sağlıyoruz. Bu dış ticaret açığının yüzde 50- 60’ını turizmden gelenle karşılıyoruz. Ancak hava yolu taşımacılığının, enerji ve gıda başta olmak üzere içki ve diğer ürünlerin pahalı olması nedeni ile oluşan maliyet artışları, bu coğrafyada bu alanda yaşanan ciddi rekabette bizi sıkıntılı bir hale sokuyor. Çünkü siyasette yaşanan bu ciddi irade kaybına paralel bu alanda da turizm ve tanıtım işini de bu memleketin iradesi dışına terk ettik. 
Yeni siyaset döneminde, Anayasal ve demokratik hukuk devleti ilkelerinin çiğnendiği olayları, eski dönemde bu kadar yaşamamıştık. Yeni siyaset döneminde, kamu yönetiminde, üstelik üç beş aylık periyodlar içinde üst kademe yönetici ve atanmasının ve görevden alınması furyasını bu denli yaşamamıştık. Kıbrıs sorunu başta olmak üzere, yeni siyaset döneminde yaşadığımız kadar dünyadan soyutlanmışlığı hiç bir dönemde yaşamamıştık. İnsanımızın yaşam enerjisinin zayıflamasını ve umut erozyonu ile kendine olan güveni yitirmesini bu denli ağır yaşamamıştık. Yani yeni siyaset dönemi, topluma ağır sorunlar getirdi. Eskiyi aranır kıldı. Yeni yalnız lakırdı oldu.