banner564

Yavaşlamak 

Birkaç gün önce Antonioni’nin (1912-2007) Beyond the Clouds adlı filmini izledim.
 
Kötü bir filmdi. Pretentious, Sesli Sözlük’ün çevrisi ile “kendisinde aslında olmayan bir şeyin var olduğu izlenimini vermeye çalışan” bir işti.
 
Ama hoş bir sahnesi vardı ve o sahnede anlatılan hoş bir anekdot.
 
Anekdotu genç bir adam, peşine düştüğü, kiliseye gitmekte olan güzel kadına anlatmıştı:
 
Bir arkeolog, onu dağın derinliklerindeki bir ören yerine götürmeleri için bir grup İnka ile anlaşmış.
 
Bir süre yürüdükten sonra İnkalar durmuşlar ve daha ileri gitmeyeceklerini söylemişler.
 
Arkeolog önce sabırsızlanmış, sonra öfkelenmiş.
 
Ama ne yaparsa yapsın İnkaları yerlerinden kıpırdatamamış. Bir süre geçmiş. İnkalar aniden hep birlikte kalkıp yüklerini sırtlamışlar ve gene yola koyulmuşlar. Arkeolog, şaşkın, bir açıklama istemiş.
 
“Çok hızlı yürümüştük,” demiş İnkalardan biri. “Ruhlarımız arkada kalmıştı. Bize yetişmeleri için mola verdik.”
 
Ruh var mı yok muyu bir tarafa bırakıp soralım mı acaba, ruhumuz arkada kalırsa ne olur diye?
 
Ruhsuz oluruz.
 
Ruhsuz olma durumu neyi içerir?
 
Türk Dil Kurumu ruhsuz kelimesinin anlamını “Cansız, güçsüz, etkisiz, miskin,” olarak veriyor.
 
Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ü biraz daha fazla sıfat içeriyor: “Duygusuz, güçsüz, etkisiz, hareketsiz, neşesiz, cansız, anlamsız, renksiz, sönük.”
 
Ama galiba bu kelimelerin hiçbiri Peru yerlilerinin arkada bırakmak istemedikleri şeyi tarif etmiyor.
 
İnkaların kastettiği ruh şu olabilir mi:
 
“Hayatı hızlı yaşayarak kaybettiğimiz önemli şeylerin toplamı.”
 
İnkalar arkeoloğa ruhun ne olduğunu tarif etmediler. Neden kesinlikle ruhsuz yola devam etmek istemediklerini de.
 
Bu açıklamaların yokluğunda konuyu merak eden herkes, neden ruhun yuvasına geri dönmesine olanak sağlamak için yavaşlamanın, hatta durmanın şart olduğunu düşünmek durumundadır.
 
Kendi hayatıma bakınca ruhumun arkada kaldığı dönemler olduğunu görebiliyorum. Kendime sırt çevirdiğim, kendimden başkası olduğum dönemlerdi bunlar. Değersiz şeylere değer verdiğim, sahte amaçlar kovaladığım, kırıcı olduğum, zarar verdiğim ve aldığım yıllar.
 
Ruhum hiçbir zaman peşimi bırakmadı ve ne kadar süratlenirsem süratleneyim paçama yapışıp beni durdurmaya çalıştı.
 
Sonunda durdum ve ruhum beni yakaladı ve zaman zaman çekişsek de bir daha birbirimizden ayrılmadık.
 
İnsanın içi, uyuyan bir deniz gibi sakin olmalıdır. Hayat an iyi bu sükûnet içinde yaşanabilir. Bunu sağlamak kolay değildir ama mümkündür.
 
Yavaşlamak, önemliyi önemsizden ayırt etmek, yolun başlangıcıdır.


30 Nisan 2019 tarihli yazısı 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ege’de Bir Sahil Kasabası
Ege’de Bir Sahil Kasabası - 10 ay Önce

“İnkaların kastettiği ruh şu olabilir mi:
“Hayatı hızlı yaşayarak kaybettiğimiz önemli şeylerin toplamı.” “ Her yazı bir şaheser. Ayrıca gazete yönetiminin eski tarihli bir yazı yayınlamasından da mutlu oldum. Hep bizimlesiniz Metin Bey. Işığınızla aydınlanmaya devam ediyor, sizi çok seviyor ve çok özlüyoruz…

Üsküdarlı
Üsküdarlı - 10 ay Önce

Sonunda ruhu Metin Bey'e yetişti. Ve birlikte o sakin denizin sukûnetine kavuştular. Ruhu şad olsun.

…..
….. - 10 ay Önce

Metin Bey siz yaşarken ruhu ile buluşmuş ender insanlardandınız. Bizler de o buluşmadan hayatımıza ne güzellikler kattık. Çok özledim… ❤️

Jawierr
Jawierr - 10 ay Önce

Metin hocayı özlüyoruz. İlginçtir hala internete girip yazılarını okuyoruz. Eksikliğini hissediyoruz. Eski yazılarını yayımlamaya devam edin lütfen

Faruk Ercan
Faruk Ercan - 10 ay Önce

Şad olasın sayın MM.

Durmuş Aksoy
Durmuş Aksoy - 10 ay Önce

Dingin bir hayat ancak insana yaşadığını farkettirebilir, aynı zamanda hayatın kısalığını da.

Sükunet içinde yaşamak, berrak bir zihne sahip olmak, önemsiz şeyleri bırakıp önemli olanlara odaklanmak için yavaşlamak! Ama bu nasıl yapılır ki?

Hayatın dayattığı korkulara aldırmayarak olabilir mi?

Sevgili MM’ gene ateşliyor zihinlerimizi.

Yazılarında öyle bir ışık var ki, yollarımızı hep aydınlatacak.

Nimet Kuyucu
Nimet Kuyucu - 10 ay Önce

Acaba,, gene bir yazısı var mıdır diye umutla bakmak. Bulunca,, hala yaşıyormuş gibi okumak. Metin Münir,, sanırım birçok sıkı takipçisi için, haftanın 3 günü, artık hayatumızda çook azalan mutluluk sebeplerinden biriydi. Bizi öksüz bıraktı. Eski yazıları avutuyor. Lütfen yayınlamaya devam ediniz. Sevgili Espasito,, arasıra olsa da siz de.

Trakya’dan
Trakya’dan - 10 ay Önce

Çok arıyoruz kendisini, boşluğu dolmuyor , bu kadar ani olmak zorundamıydı.


banner608

banner473