Barış Harekatı’nın üzerinden tam 50 yıl geçti…
Bu süre zarfında yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı gözden geçirmekte fayda vardır…
Yıllarca önümüze ne konduysa yedik…
Çaresizlikten kuyu sularını afiyetle içtik…
Hayvan hastalıklarıyla ilgilenmeyi ihmal ettik…
Dairelerimiz, müdürlerimiz, personelimiz var ama; köylere düzenli bir şekilde veteriner gönderemedik…
Hastalıklı hayvanları, hellim olmayan hellimleri, yoğurt olmayan yoğurtları da afiyetle yedik…
Yemeye devam ediyoruz…
Zamanında aşılanmayan hayvanları, hastalık sonrasında aşılıyor, insanlarımızı ürkütüyoruz…
Nefes alabilecek orman bırakmadık…
Memleketin her köşesini kirlettik…
Dağları oyduk, elektrik üreteceğiz diye insanları zehirledik…
Arada bir zehirsiz veya az zehirli yiyecek bulsak da, güven bunalımı yüzünden tedirginlik yaşıyoruz…
“Acaba bu nasıl? Nasıl sulandı?. Ne kadar ilaçlandı?..” diye endişeleniyoruz…
Yanan devlet laboratuvarını hala tamir edemediğimiz için kapsamlı tahlil yapamıyor, tüketiciye güven veremiyoruz…
Çöken yolları tamir edecek, hastalara ilaç alacak para bulamıyoruz ama diğer yandan yılda bir milyara aşkın ‘ek mesai’ ücreti ödüyoruz…
Tek sandalyeli seçim için 35 milyon lira harcayabiliyoruz…
Tutar hiçbir yanımız kalmadı…
Basit siyasi oyuncuklar yüzünden, kaliteli insanları erken emekliliğe göndermeyi marifet sandık…
İş bilenlerin yerine, parti rozeti takanları yerleştirdik…
Sonrasında hepsiyle top gibi oynamaya başladık…
Kendi kendimize yalan bir dünya yarattık…
Bazıları bunu büyük bir yalanla Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğüne bağlıyor…
Ne var ki; bunun gerçek olmadığını hepimiz biliyoruz…
Her şeyi batıran, berbat eden bizleriz…
Kendi kendini yok etme becerisini gösterebilen başka bir toplum düşünebiliyor musunuz?..
Mumla arasanız da bulamazsınız…
Yola, suya, elektriğe, sağlığa, eğitime para bulamayan bu temelsiz, düzensiz devletçik; partilere, bazı makam sahiplerine, peşkeşlerin örtülmesini becerenlere, batmış belediyelere, ihale mafyalarına milyonlar dağıttı…
Hala dağıtmaya devam ediyor…
Ama kanser hastalıklarının patladığı bir ülkede sık sık ilaç eksikliği çekiyoruz…
Yaşlılara ‘huzurlu’ bir bakım evi kuramıyoruz…
Hayatının son döneminde insanları kendi kaderleriyle baş başa bırakıyoruz…
Böylesi bir yaşamı hak etmiyoruz ama, yanlışları düzeltebilecek bir mekanizmayı da oluşturamıyoruz…
Kısacası; yarattığımız kötü düzenin bedelini ödüyoruz…
IMF verilerine göre 2030 Yılında Refah düzeyi yükselip Ekonomileri büyüyüp milli gelirleri artacak olan Ülker arasında olan bazı Ülkeler
İRLANDA 2030 Milli geliri 150,000 Dolar
TÜRKİYE 2030 Milli geliri. 19,000 Dolar
İNGİLTERE 2030. Milli geliri 72,000 Dolar
Her geçen gün Fakirleşip Yoksullaşan tutulacak tarafı kalmayan Yönetilemeyen KKTC’nin 2030 Yılında bu gidişle ne Hale gelecegini bilen var mı?
Yüce meclisimiz Beş Yıllık Planınız Nerde ??