Eğitim Bakanlığı ile öğretmen sendikaları arasında uzlaşmazlıklar yaşanıyor. Bu uzlaşmazlıkların temelinde öğretmen hakları ile ilgili bazı endişelerin yattığı anlaşılıyor. Bu alanda yapılan düzenlemelerin kamuoyu tarafından yeterince anlaşılmadığı; sendikaların endişelerini anlatmakta yetersiz kaldıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Eğitim Bakanlığı ise yapılmak istenen değişikliklerin gerekliliğini iyice anlatmış ve kamuoyu desteği sağlayabilmiş değildir. Bu belirsizlik, uzlaşmazlığın “eğitimi kimin yöneteceğine” ilişkin bir güç gösterisi ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Bu durum, kamu okulları aracılığı ile yapılan eğitimin ve bundan yararlanan ailelerin sesinin yeterince yüksek çıkmadığını; bu ailelerin gerek öğretmenler, gerekse siyasiler tarafından yeterince umursanmadığını kanıtlıyor aslında… Grev yapılıyor, gösteriler düzenleniyor; mecliste tartışmalar oluyor ama aileler ve çocukların hakları bir türlü gündeme alınmıyor.
Nitekim bu gelişmelerin sonunda Bakanlık ile sendikalar, eğitim yılını sonuçlandırmak için ANLAŞTILAR!
Ne uğursuz bir anlaşma değil mi?
Hiçbir konuda anlaşamayan bakanlık ve sendikalar, “eğitim yılını sonlandırmak ve çocukların karnelerini daha önceki sınavlara göre düzenlemek” konusunda anlaştılar.
Çocukların eksik kalan eğitimlerinin nasıl tamamlanacağı konuşulmadı. Çocukların ne öğrendikleri veya öğrenemedikleri ölçülmedi. Ama bakanlık ve sendikalar karnelere yazılacak notların nasıl olacağı konusunda anlaştılar.
Aslında bu anlaşma, üçüncü bir tarafın sizin yaptığınız yıkımın bedelini ödemesi konusunda anlaşmak gibi bir şeydir. Bu örnekte “üçüncü taraf” ailelerinin özel okullara gönderemediği öğrencilerdir. Bu anlaşma ile öğretmen hakları veya eğitimin nasıl sürdürüleceği konusunda bakanlık ile sendikalar arasında yaşanan uzlaşmazlığın bedelini bu öğrencilerin ödenmesi konusunda anlaşılmıştır.
İnanmak isteyen inanabilir tabii: Sorsanız, her şeyi gelecek kuşaklar için yaptıklarını söyleyecekler.
Bakanlık ve sendikalar öğrencilerin eğitim hakkını çalmak konusunda anlaştılar. Bu anlaşmayı bize “uzlaşma” olarak sundular