Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'deki 34. muhtarlar toplantısında konuştu.
Erdoğan'ın gündeminde Meclis'te yaşanan yumruklu kavga ve döviz kurundaki hareketlilik vardı.
"Türkiye'nin maruz kaldığı saldırıların bir de ekonomik boyutu olduğunu artık herkes görüyor, biliyor. Elinde silahı, bombası olan teröristle elinde doları, avrosu, faizi olan terörist arasında amaç bakımından hiçbir fark yoktur" diyen Erdoğan şunları kaydetti: "Amaç, Türkiye'ye diz çöktürmek, Türkiye'yi teslim almak, Türkiye'yi hedeflerinden uzaklaştırmaktır. Bunun için döviz kurunu bir silah gibi kullanıyorlar. Öte yandan elbette bizim de bir takım sıkıntılarımız sorunlarımız var. Bunların hiçbiri döviz kurunun bu seviyeye gelmesinin açıklaması değildir, olamaz. Silahlı ve ekonomik terör saldırılarına karşı her ülke tedbir almanın yollarını arıyor. Yaşadığımız sıkıntılara karşı çözümü kendimizin bulması gerektiğine inanıyoruz.
“Dolarları bozdurmaya devam edelim”
Döviz üzerinden yapılan spekülasyonların derinliğinin olmadığı, çok küçük rakamlarla ve daha ziyade kağıt üzerinde işlemlerle kurların yükseltildiği ortadadır. Milletimiz, döviz almak yerine satarak, 15 Temmuz'un ertesi günü başlatılan ilk dalga saldırının önünü kesmişti. Bunun devamını ben milletimden rica ediyorum. Bugün aynı tutumu sürdürmeliyiz. Merkez Bankamız ve tüm bankalarımız da bu oyunu bozmaya yönelik bir pozisyon almalıdır. Merkez Bankası gerekli tedbirleri alacak imkan ve kabiliyete sahiptir. Fedakarlık yapılacaksa bugündür.
Bankalar farklı hesaplar içerisine giremez girmemelidir. İş dünyamıza yaptığım çağrıyı tekrarlamak istiyorum; gün yatırım yapma, üretim yapma, istihdamı artırma, duran çarkları çalıştırma, çalışanları hızlandırma günüdür. Eğer bugün bu riski almazsanız yarın riske atacak hiçbir şeyiniz kalmayabilir."
"O kürsü yıkmak için değil konuşmak için"
Erdoğan, anayasa değişiklik teklifinin görüşüldüğü TBMM'deki kavgayı da "Anayasa değişikliği çalışmalarında yaşanan tabloyu görüyorsunuz değil mi? Eğer egemenlik kayıtsız şartsız milletinse Meclis'in çalışma şekli, üslubu bellidir. Gelirsin söyleyeceklerini o kürsüde söylersin, ondan sonra da yerine oturursun. O kürsü yıkmak için oraya konmadı. O kürsü sadece söylenecek veya söyleyecek sözü olanlar için oraya konuldu" sözleriyle eleştirdi.
Erdoğan şöyle devam etti:
“Millet ne derse o olacak”
"Terör örgütleriyle parlamentonun önüne gelip eylem yapmaları da farklı bir şey. Bunlar iyi niyet göstergesi değildir. Parlamentoda çalışmaları engellemek, çalışmaların sürecini uzatmak, bunlar hiçbir şey kazandırmıyor. Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin, 15 gün değil de bir ay ama parlamentodan bu ben inanıyorum ki çıkıp milletin önüne gidecektir. Eğer millete saygınız varsa, eğer milletin iradesine inanıyorsanız, eğer Gazi Mustafa Kemal'in 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ilkesine inanıyorsanız, o zaman bir an önce bırakın müzakereler bitsin ve milletin önüne gitsin, millet ne karar veriyorsa bu karara hep birlikte biz de eyvallah diyelim. Bunlar milletten rahatsız. İkide bir tek adamcılık, tek adamcılık. Nedir tek adamcılık? Bunlar tereciye tere satmaya çalışıyorlar. Millet ne derse o olacak bunu bilin.
“Siyasi muhalefet eksikliklerinin üstünü örtüyorlar”
Bu ülkede kim rejim tartışması açıyorsa biliniz ki bunların derdi rejim değil, başka bir şeydir. Türkiye'de böyle bir mesele olmadığını herkes gibi onlar da gayet iyi biliyor. Sadece toplumun bir kesiminde bu konuda var olan hassasiyeti istismar ederek asli görevlerindeki ihmallerinin, yani siyasi muhalefet eksikliğinin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Dünya değişirken, bölgemiz değişirken, Türkiye değişirken 'Biz hiçbir şeye dokundurtmayız, her şey olduğu gibi kalsın' demek, bağnazlığın dik alasıdır.
Meclis'te biri konuşma yapıyor, 4 madde değiştirilecek diyor. Kürsüde konuşma yapıyorsun dersini çalış. Bu ülkede en başta şahsım olmak üzere ve dikkat edin tartışmalara, tartışmalar hep bu kardeşinizin üzerinden götürülüyor. Benim şahsımla bu işin alakası yok ki. Türkiye'de bir anayasa değişikliği yapılıyor, olay bu. Yani yapılacak ilerideki bir cumhurbaşkanlığı seçiminde kim seçime girer, kim kazanır, kim öle, kim kala..."
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan diğer başlıklar şöyle:
“Bize rol biçilmeye çalışılıyor”
"Türkiye'nin üzerinde oynanmak istenen oyunları yakından görüyorsunuz. Yeni bir dünya kurulmaya ve bize rol biçilmeye çalışılıyor. I. Dünya Savaşı sonrasında bize biçilen rolü önce Çanakkale ardından İstiklal savaşıyla yırtıp attık. Ülkemizle ilgili kötü niyetler hala sürüyor. Eski hesaplar önümüze konulmaya çalışılıyor. Son 3 yıldır yaşadığımız hadiseler bu hesaplaşmanın tezahüründen başka bir şey değildir.
Terör örgütlerinin sadece birer maşadan ibaret olduğunu, asıl mücadeleyi onların arkasındaki güçlerle verdiğimizi gayet iyi biliyoruz. Şu gerçeğin de farkındayız; eğer maşaları kırmazsak arkadaki güç mücadelesini kazanamayız. Bunun için bölücü örgütü kıpırdayamaz hale getirmek için tüm tedbirleri aldık. Milletimiz PKK'nın gerçek yüzünü görmüştür. FETÖ ile mücadeleyi de tüm cephelerde sürdürüyoruz.
Düne kadar DEAŞ çatısı altında kan dökenler, bakıyoruz bugün PYD/YPG kimliğiyle karşımıza çıkıyor. 'FETÖ' derseniz, ülkemize ve milletimize düşman kim varsa, tüm imkanlarını onun emrine veren kişiliksiz, kirli, satılık bir örgüt haline geldi. Meşrep farklılıklarını kazıyarak kendilerine zemin kazanmak isteyen örgütlere izin vermiyoruz. Bu örgütler aynı ahtapotun kolları. Bu örgütlerin her biri attıkları adımlarla gerçek yüzlerini ifşa etti.
“Kartlar açık oynanmalı”
Geldiğimiz noktada artık hiç değilse kartların açık oynanmasını umuyoruz. Kimsenin PYD için 'Bunların PKK ile ilgisi yok' diyecek hali kalmadı. Çünkü bizzat NATO destekli yayınlarda bu ilişki, bu bağ tüm delilleriyle ortaya çıktı. Kimsenin 'Bizim tek önceliğimiz ve amacımız DEAŞ ile mücadeledir' diyecek durumu da kalmadı. Çünkü Türkiye'nin El Bab operasyonu karşısında sergilenen tavır böyle bir hassasiyetin olmadığını gösterdi. Artık kimsenin FETÖ'yü savunacak imkanı da kalmadı.
Bu örgütün (FETÖ) Türkiye'de yaşanan darbe girişimindeki rolüne tereddütle yaklaşanlar, Rusya Federasyonu Büyükelçisi'ne yapılan suikastin ardından herhalde ikna olmuşlardır diye düşünüyorum.
“Kime ne yasak getirdik?”
Biz dertliyiz, bizim acımız var. Ama onlar hala 'yaşam tarzı' diyor. Ne yaşam tarzı ya Neye bir yasak getirildi 14 yıl oldu. 2,5 yıldır Cumhurbaşkanıyım ondan önce Başbakandım. Biz nerede, kime ne yasak getirdik, söylesinler bakalım. Bu devletin anayasasına, yasalarına ters düşen bir şey olmadıktan sonra bu ülkede herkes inandığını inandığı gibi yaşamıştır, düşündüğünü düşündüğü gibi yazmıştır, çizmiştir, konuşmuştur ve her türlü özgürlük Batı'da olmadığı kadarıyla burada vardır. Kimse kusura bakmasın, bizleri enayi yerine koymasın. Biz kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz.
“Bütün tartışma bu kardeşiniz üzerinden yapılıyor”
Bütün müzakere ve tartışmaları bu kardeşiniz üzerinden yapmaları manidar. Millete kendini sevdir. Millet belki sizin göstereceğiniz adayı seçer. Bunlar milleti sevmiyorlar, millete saygıları yok. Millet de onlara karşı tavır almak durumunda kalıyorlar. Tek parti döneminde il başkanları valilik yaptı. Tek adamcılıksa bu tek adamcılık. Biz laiklik anlayışını koruyoruz korumaya da devam edeceğiz. 14 yıldır demokrasiyle laiklikle bir sorunumuz olmadıysa bundan sonra niye olsun?
Bu mücadelemizden vazgeçeceğimi düşünen varsa, kusura bakmasın onları hayal kırıklığına uğratacağım. Biz mücadeleden bugüne kadar hiç kaçmadık. Bundan sonra da meydanı terk etmeyeceğiz.
“Laiklikle sorunumuz yok”
Eğer bu kadar zamandır demokrasiyle, laiklikle, hayat biçimleriyle bir sorunumuz olmamışsa bundan sonra niye olsun Üstelik bu makamda oturan eski cumhurbaşkanları gibi sırtında yumurta küfesi taşımayan birisi de değilim. Hep o yumurta küfesiyle yürüdüm ki bir tane yumurtayı kırmayayım. Çok dikkat ettim."
Güncelleme Tarihi: 13 Ocak 2017, 08:54