Dünyanın yeniden şekillenme sürecinde Türkiye’nin takınacağı tavır ve bütün etkenlerin harekete geçmesi sonrasında kendine bulabileceği yer, Kıbrıs Türk halkı bakımından yaşamsal önemdedir. Türkiye, beklenenin ötesinde güç kazanırsa Kıbrıs sorunu başka; beklemediğimiz şekilde dışlanır ve güç kaybederse başka bir şekil alacaktır. Kıbrıs’ta yaşam bu yeni şekilden doğrudan etkilenecektir.
Türkiye’nin savunma sanayine yapılan yatırımlar, Avrupa savunması için “büyük bir olanak” haline gelmiştir. Avrupa, bunu dikkate alacaktır!
Orta Doğu’daki konumu ve ABD’nin İsrail’i ne olursa olsun koruma taahhüdü, Türkiye’nin ABD tarafından dikkate alınmasını gerektirir. İsrail yetkililerinin Türkiye karşıtı çıkışları olsa bile Türkiye ile çatışma en son isteyecekleri şey olmalıdır. İlişkiler bir şekilde devam edecektir!
Rusya, Avrupa ile birlikte olsa bile Türkiye ile bağlarını koparmamayı tercih edecektir. Boğazların kapanmasını, ticaretinin tamamen durmasını göze alamaz. Avrupa’nın parçası olmamızı kabullenecektir!
Çin, Türkiye’yi Avrupa ve Orta Doğu’ya karşı “üretim ve ticaret üssü” haline getirmeyi planladığının sinyallerini vermektedir. Chery ve BYD gibi iki büyük araba üreticisi, yatırım için anlaşma yapmış bulunuyorlar zaten. Çin, Türkiye ile siyasi karşıtlaşma istemeyecek, ticaretine bakacaktır!
Türkiye’nin bulunduğu konumda avantajlarını en iyi şekilde kullanabilmesi için Avrupa’nın bir parçası olması ve ABD, Rusya ve Çin gibi devletlerle bu avantajını da kullanarak sırasında arabulucu, sırasında “yatırım üssü” veya ticaret köprüsü gibi işlevleri ile ön plana çıkması gerekir. Avrupa’nın parçası olabilmek içinse az-çok özürlü de olsa Avrupai değerler sistemine dahil olmayı becerebilmek gerekir.
Bugünkü durumda insan hakları değerini yitirmiş gibi görünebilir ama durum az-çok istikrarlı hale gelince Avrupa kamuoyu bu değerleri yeniden hatırlayacak ve politikacılara da hatırlatacaktır. Türkiye’deki siyaset yapıcılar, her şeyi “hayvan pazarlığı” gibi görme eğiliminde olsalar bile günün sonunda konu gelip “değerler çatışmasına” varabilir. İlişkiler kopmaz ama verimsiz hale dönüşür. 
Avrupa ile bütünleşmeye çalışırken insan hakları konusunda da adım atmak, Türkiye’yi gerçekten “uluslararası güçlü bir aktör” durumuna getirecek; Türkiye’deki iktidarı, seçmen karşısında da güçlendirecektir. 
Yapabilirler mi bilmiyorum! Bunca gerilimden ve olumsuzluktan sonra sıkça tanık olduğumuz “u” dönüşlerinden biri daha yaşanır mı; belli değil! 
Görünen bir şey var ama: İktidarını korumak isteyen bir hükümet varsa, bunları yapmanın tam zamanıdır.

Türkiye’deki iktidar, her şeyin pazarlık konusu olmadığını anlayabilir ve insan hakları konusunda da adım atarsa Türkiye önümüzdeki dönemin yıldızı olabilir.