Yerel gazetelerimizin değişmez haber konusudur trafik kazaları. Gün geçmiyor ki gazetelerimizde bir trafik kazası haberi okumayalım. Kimi kazalar hafif atlatılırken, kimi kazalara “Allah kurtardı!” diyoruz ve maddi, manevi yararlarımızı sarıyoruz. Fakat bazı trafik kazalarının sonuçlarını bir ömür boyu yaşamak zorunda kalıyoruz. Bazen vücudumuzun bir uzvunu toprağa gömerek, bazense sevdiklerimizi önce toprağa sonra yüreğimize gömerek!
Maalesef trafik yaşadığımız coğrafyada kanayan bir yara. Hükümet edenler trafik konusunda sınıfta kaldılar. Sadece şimdi hükümet edenler değil, geçmiş hükümet edenlerin de bugünkülerden bir farkı yoktu. Daha da düşündürücü olan, trafik kazasında aile bireyini kaybeden kişilerde bu devlete hükümet etti. Fakat onlarda trafik konusuna eğilmediler.
Peki, toplum olarak biz, hükümet edenleri iğnelerken, toplum olarak ne yapıyoruz diye düşündük mü hiç? Bence çuvaldızı kendimize sağlam batırmalıyız. Hepimiz sürücü veya yaya olarak sürekli trafik ile iç içe yaşamaktayız. Her gün onlarca trafik olayına şahit olmaktayız. Yapılan sosyolojik çalışmalar, bir toplumun kültür düzeyinin ne olduğunu saptamak için, trafikteki hareketlerinin incelenmesi yeterli olacaktır demektedir.
Trafikte sabırlı mıyız?
Başkalarının haklarına trafikte saygı gösteriyor muyuz?
Trafikte bencil miyiz?
Doğayı paylaştığımız diğer canlılara değer veriyor muyuz?
Olacakları önceden görüp, önlem alabiliyor muyuz?
Başkalarını tehlikeye atmamak için önlem alıyor muyuz?
Herkesin trafikte yaşadığı deneyimlere göre kendince vereceği cevaplar vardır. Fakat basitçe geçtiğimiz gün benim trafikte yaşadığım olay beni çok düşündürerek bu yazıyı yazmama neden oldu. Saat 17 civarı, yer Dr. Fazıl Küçük Bulvarı, yani Lefkoşa fuar alanının oraları. Trafiğin en yoğun olduğu yer ve zaman dilimi. Atatürk Spor Salonunun oradaki trafik ışıklarına doğru ilerlemekteyiz. Arka taraftan acı acı çalan ambulans sireni. Sireni duyan sürücüler sağa sola yanaşarak, orta yeri boşaltarak ambulansa öncelik veriyor. Ambulans güvenli bir şekilde yanımızdan geçtikten sonra herkes trafikteki akış düzenine dönmeye çalışırken hemen dibimde acı bir fren ve korna sesi. PA plakalı beyaz bir Mercedes araç, ambulans için açılan yerden trafiği atlatma peşinde. Dönüp şoföre baktığım zaman anlamsız bir şekilde iki elini ileri uzatarak, sanki lütfedip bana yer verdiğini ima ediyordu.
Sıkışık trafikte ambulanslar çıkış noktasıdır; arkasına takılmak için mücadele verilir, amaç nedir? Beş araba öne geçebilmek! Plakası bende saklı şoför arkadaşa ve araç kullanan tüm şoförlere belirtmek isterim ki, gelişmiş bir trafik kültüründe sireni açık ambulansı takip etmek büyük bir suçtur. Ehliyetinize altı ay boyunca el konulur ve trafik psikiyatrisine görünmeniz sağlanır. Çünkü sireni açık ambulansı takip edip trafiği atlatma niyetinde olan sürücünü, yukarıdaki soruların tümüne olumsuz cevap verecektir.
Önümüzdeki hafta, 8-14 Mayıs “Trafik Haftası” olarak kutlanacaktır. Trafik haftası kapsamında okullarda etkinlikler düzenlenecek, haftanın önemi vurgulanacak. Öğrenimlerine devam eden öğrencilerin trafik konusunda bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Fakat eğitim, trafik sorunumuzun sadece bir boyutudur. Günden güne içinden çıkılmaz bir hale bürünen trafik sorunu denetim, trafik mühendisliği ve eğitim ile birlikte ele alınmalıdır. Çok zaman değil bilmem haberiniz oldu mu ama Mart 2015’de KKTC’de “TRAFİK VE YOL GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI” yapılmıştı. Çalıştay sonuç raporunu okuma şansım oldu. Fakat fiiliyatta herhangi uygulamasını ne gördüm ne de duydum.
Trafik kültüründen sınıfta kalmış durumdayız. Yollarımızın savaş alanı olmasını istemiyorsak, bir şeyler yapmalıyız. Önümüzde, yakın bir zamanda seçimler var. Adayların trafik çözümlerinin ne olduğunu sorgulamamız yerine artık ne yaptıklarını sorgulamalıyız. Bize somut bir şeyler söyleyip gösterdikleri zaman ilgili makamların samimiyetlerinden emin olabiliriz.
Güzel bir hafta dileklerimle, herkese iyi pazarlar.