Tek güvencemiz olan Türkiye kritik bir süreçten geçiyor...
Hemen her tarafta yangın var...
PKK ile çatışmalar sürerken, Suriye’de devam eden savaş yüzünden yurdunu terk eden insanlar dalga dalga Türkiye’ye akın ediyor...
Bu insanların ikameti, sağlık sorunları, beslenmesi ve eğitimleri Türkiye tarafından karşılanıyor...
Özellikle İstanbul’da sosyal yaşam günden güne bozuluyor, Türk halkı ciddi sorunlarla yüzleşiyor...
Suriye’de devam eden savaş yüzünden binlerce insan işini, gücünü kaybetti...
Diğer yandan Rusya ile gerginlik artarak devam ediyor...
Türkiye’nin bu gerginlik nedeniyle sadece 4 milyon dolayında turist kaybı vardır...
İhracatın durması yüzünden, çiçek üreticisinden, narenciye üreticisine kadar on binlerce insan çok ciddi sıkıntılar çekmeye başladı...
Dalında kalan narenciyenin kilosu bu yıl 10 kuruşa kadar geriledi...
Yetiştirmesini bırakın...
Toplamasının eziyetine bile değmiyor...
Krizin boyutları gerçekten çok büyüktür...
Bunu görmemek mümkün değildir...
Düşmanlar çalışıyor
Türkiye’nin yaşamakta olduğu sıkıntılar, bazı ülkeleri sevindiriyor...
Özellikle de Yunanistan’ı...
Ekonomik açıdan çökmüş olan ve borç batağında yüzen bu ülke, Türkiye ile iyi ilişkilerden daha çok; Kıbrıs’ı ele geçirmek için ciddi stratejiler geliştiriyor...
Annan Planı’na “evet” derken, Türkiye’nin garantörlüğünün devamına ses çıkarmayan Rum lideri Anastasiadis’in, şimdi farklı bir politika savunması ve bunda ısrar etmesinin nedeni Yunanistan’dır...
Atina karar verir, Lefkoşa uygular...
Bunun tersini savunsalar bile gerçek durum budur...
Kıbrıs’ta bir yandan çözüm için müzakere masasına otururken, diğer yandan Türkiye’nin olası bir sıkıntıya girerek, adadan çekilmesine yönelik planlar yapıyorlar...
Ve böylesi kritik bir dönemde, KKTC’de yaşayanların içler acısı durumunu kahkahalarla izliyorlar...
Hele su meselesinde yaşananlar, onlar için tam bir komedi tiyatrosudur...
Yer altı kaynakları kuruyan, barajları su tutmayan KKTC’ye, bir milyar 600 milyon liralık masrafla içilebilir kalitede su getiren Türkiye’ye karşı sergilediğimiz tavırlar bizim için kahredici, Rumlar için mutluluk vericidir...
Temelsiz iddialar
Hele bazı genç siyasetçilerimizin söylediklerini dinlerken, gerçekten hem üzüntümüz, hem de geleceğe yönelik endişelerimiz kat kat artıyor...
“Suyun yönetimini Türk şirketine verirsek, barajlardaki suyumuzu ve yer altı kaynaklarımızı da satıp para kazanacaklar” diyen süper zekalı siyasilerimiz vardır...
Bunlara nasıl hitap etmeli bilemiyoruz...
Kardeşim var olan barajların tümünü Türkiye yapmadı mı?..
Sen bu barajları bakımsız bıraktığın gibi, yer altı kaynaklarını da kurutmadın mı?..
Güzelyurt’taki kuyulardan çekilen suyun denizden geldiğini göremez durumda mısın?..
Türkiye’den gelecek şirket, hangi barajın suyunu alıp da satacak?..
Hangi yer altı kaynaklarından yararlanacak?..
Sana Anamur’dan içme suyunu getiren insanlara karşı bu dayanaksız fikirleri ortaya koyarak ne yapmaya çalışıyorsun güzel kardeşim?..
Rumlara ‘dostluk mesajı’ için mi yapıyorsun?..
Devrimci olduğunu göstermek için mi?..
Yoksa 3 tane daha fazla oy hesabı için mi?..
Ama yeter artık...
Bunca yıl bir işe yaramayan ve ülkeyi mahveden bu siyaseti artık kabul etmiyoruz...
Bu tür siyasete tahammül edemiyoruz...
Toplumun toparlanması ve birlik-beraberliğini kuvvetlendirerek zor günlere hazırlanması gerekiyor...
Çözüm olsun, olmasın; önümüzde sıkıntılı bir dönemin bulunduğunu kabul etmeliyiz...
Oturup ne yapacağımızı düşünelim...
Şimdi ucuz kahramanlığın sırası değildir...