Eğitim Bakanı Mustafa Arabacıoğlu’nun istifası ülke gündeminde en üst sıralara yükseldi...
Bazı kesimler, istifanın geri alınması için yoğun çaba harcadı...
Arabacıoğlu ise geri adım atmayacağını açıkladı...
Doğru mu yaptı?..
Evet doğru yaptı...
Bu saatten sonra istifayı geri almak kendisine hiçbir şey kazandırmaz...
Tam tersi kişiliğine duyulan güveni zedeler...
Peki Arabacıoğlu’nun istifası yüzünden yanlışlar düzelir mi?..
Düzelmez...
Sadece bir kişinin bakanlıktan istifa etmesiyle hiçbir şey düzelmez...
Ancak; bu hareket başkalarını da cesaretlendirebilir...
İşlerin kötü gittiğini ve sistemin değiştirilmesi zamanının geldiğini düşünen başka kişiler de Arabacıoğlu’nu takip edebilir...
Ufak da olsa bir umut!..
Yanlış olan nedir?..
Ülkede birçok yanlışlar vardır...
Ancak Arabacıoğlu’nun istifası nedeniyle bugün sadece eğitimi ele almamızda fayda vardır...
Yıllardan beri tüm partiler, mevcut sistemin yarar getirmediğini söylüyor...
Hemen hepsi de ‘iktidara geldiklerinde tam gün uygulamasına geçileceğini’ iddia ediyor...
Ne var ki; seçim bittiğinde ve iktidara geldiklerinde bunu yapamıyorlar...
Neden?..
Ya sendika korkusu, ya da parti yetkili kurullarının müdahalesi...
İşin bu noktasında gençliğin ve ülkenin geleceği düşünülmüyor...
Eğitim bu şekilde çarpık bir düzen içinde sürekli geriliyor...
Eğitim geriledikçe insan kalitesi azalıyor...
İnsan kalitesinin azalması yüzünden sorunlar artıyor...
Trafik anarşisi, işte verimliliğin dibe vurması, aile ve arkadaşlık ilişkilerinde saygının yok olması gibi birçok sorunun temelinde eğitimdeki gerileme vardır...
Halbuki gelişmiş ülkelerde siyasileri ödüllendiren veya cezalandıran iki konu başlığı vardır:
Eğitim ve sağlık...
Bu iki konuda başarısız olanlar, iktidardan erken gidiyor...
İki konuda önemli projelerle ortaya çıkanlar, seçimlerde kazançlı çıkıyor...
İşçi Parti örneği
İngiltere’de İşçi Partisi uzun yıllar iktidardan uzak kalmıştı...
James Callahan başkanlığındaki 1974-1979 iktidarı döneminde yaratılan güvensizlik nedeniyle iktidarı kaybeden İşçi Partisi, 18 yıl süreyle muhalefette kalmıştı...
Daha sonra katı kurallar terk edilmiş ve Tony Blair’in başkanlığında yeni bir imaj çizildikten sonra İşçi Partisi 1997 yılında yeniden iktidara gelmişti...
Bu başarının temelinde İşçi Partisi’nin halka hem eğitim, hem de sağlık konularında vermiş olduğu vaadler vardı...
Eğitim konusunda ‘Ev Ödevleri Kulübü’ (Home work club) sözü verilmişti...
Ev Ödevleri Kulübü ne demek?..
Bizde olduğu gibi sınıfta verilen dersi anlamayan öğrenciler, ev ödevlerini yapmakta zorlanıyorlar...
Eve gittikleri zaman ailelerinden yardım istiyorlar...
Ve hem öğrenci, hem de aile bunalıma giriyor...
İngiltere’de eğitim sistemine dahil edilen Ev Ödevleri Kulübü sayesinde, derslerin bitimi sonrasında isteyen öğrenci, anlamadığı konuda öğretmenine başvuruyor ve ikinci bir destek alıyor...
Soruları birlikte çözmek suretiyle konuyu kavramış oluyor...
İşçi Partisi bu sözü verirken, finansmanı da ortaya koymak zorundaydı...
O döneme kadar İngiltere’de ‘Sayısal Loto’ sadece Cumartesi günleri oynatılıyordu...
İşçi Partisi iktidarında haftada ikiye çıkarıldı...
Elde edilen gelirin bir kısmı eğitime, özellikle de Ev Ödevleri Kulüpleri için harcandı, bir kısmı da sağlık için...
Bizde ne yapılmalı?..
İngiltere’de eğitim tam gün olduğu halde, Ev Ödevleri Kulübü’ne ihtiyaç duyulurken, KKTC’de hala ‘yarım gün’ eğitim verilmesi gerçekten üzücüdür...
Bu konuda adım atmaya kalkışanlar “alt yapınız yok, bunu yapamazsınız” tepkisiyle karşılaşıyor...
Öyleyse; yeni fikirler üretilmeli...
Yeni gelir kaynakları yaratılarak, eğitimde ve sağlıkta bir an önce Tam Gün uygulamasına geçilmeli...
Aksi halde gerileme devam edecek...
Başarısızlıklara yenileri eklenecek...
‘Yedek Subay’ uygulaması devam ettiği sürece, bu ülkede üniversite mezunu olmayan insan kalmayacak!..
Nutuklar çekilecek “Kuzey Kıbrıs’ta herkes üniversite mezunu’ diye...
Sonra birileri karşımıza çıkıp “hani bu insanlar nerede, ne iş yapıyorlar?” diye soracak...
Ya da önümüze iki satırlık bir yazı koyup ‘oku bakayım bu ne anlama gelir?” dediklerinde çok mahçup olacağız...