Kıbrıs sorunu artık ‘bir şekilde’ bitme sürecine girdi...
Ocak ayında Cenevre’den gelecek haberler, her iki toplumun da geleceğini şekillendirmek için yeterli olacak...
Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan aylardan beri ‘tüm taleplerini’ elde edebilmek için yoğun bir şekilde çalışıyor...
Bir yandan müzakere masasında ‘federal devleti’ konuşurken, diğer yandan Kıbrıslı Türklerin varlığını hiç dikkate almadan başka ülkelerle stratejik anlaşmalar imzalıyor...
Bu anlaşmaların tümüne Yunanistan’ı da dahil ediyor...
Diğer yandan kabul edemeyeceğimiz şartlar ortaya koyuyor...
Bunların en önemlisi Türkiye’nin garantörlüğüdür...
Rum halkının ‘garantörlüklerin devamını kabul etmeyeceğini’ defalarca tekrarlayan Anastasiadis; bunun iptal edilmemesi halinde Rum halkını referanduma götürmeyeceğini söylüyor...
Yunanistan da öyle...
İkinci önemli konu ise mülkiyetle ilgilidir...
Bu konuyu biraz açalım...
Taviz olarak vereceğimiz bölgelerde oturan insanların, bir başka bölgeye taşınacağı kesindir...
Güneyde mal bırakmış olanlara “Git evinde otur” demeleri halinde, bunu kabul edemeyeceğini hepimiz biliyoruz...
Çünkü; bunca ayrılıktan ve yaşanan acı olaylardan sonra hiçbir Kıbrıslı Türk, Rum çoğunluğun içinde yaşayamaz...
Yaşamayı göze alsa bile yapacak iş bulamaz...
O nedenle bu insanlar için kuzeyde bir başka bölgeye taşınmaktan başka bir seçenek yoktur...
Mülkiyet Mahkemesi
Gelelim diğerlerine...
Türk kontrolünde kalacak bölgelerde, Rum evlerinde oturanların tümü kurulacak Mülkiyet Mahkemesi’nin vereceği kararı bekleyecek...
Yaklaşık 3 yıl süreyle şimdiki malının sahibi olarak kabul edilmeyecek...
Mülkünü kiraya veremeyecek veya satamayacak...
Mülkiyet Komisyonu, Kıbrıslı Türk’ün lehinde karar verse bile, Rum mal sahibi bunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürebilecek...
İşte o nedenle, güvenlik ve garantiler kadar mülkiyet konusu da Kıbrıslı Türkler açısından hayatidir...
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Brüksel’deki temasları sırasında ‘Birincil Hukuk’ meselesini gündeme getirdiğini Kıbrıs Türk halkı, Rum basınından öğrendi...
Bu haberler doğruysa, Cumhurbaşkanı desteklenmelidir...
Aksi halde Rum liderliği, müzakere masasında bazı taleplerimizi kabul etse bile, çözüm sonrasında bunların bozulması veya uygulanmama riski vardır...
Hiç kimse, kendi toplumunu hayati riskler altında bırakacak bir anlaşma yapamaz...
Herkes ayağa kalkmalı
Kıbrıslı Türkler, kendileri için hayati önem taşıyan konularda artık sesini yükseltmeli; varılacak anlaşmanın kalıcı olması için gerekli her türlü önlemin alınmasını talep etmelidir...
Bu dava sadece liderlerin ve müzakerecilerin davası değildir...
Yarım asrı aşkın br zaman varoluş mücadelesi veren bir toplumun, bu en kritik aşamada başka konularla meşkul edilmesi de son derece üzücüdür...
Son bir yılllık sürede Kıbrıs sorununa odaklanmak ve gerekli hazırlıkları yapmak yerine; ‘Koordinasyon Ofisi’, ‘Hükümet Krizi’ ve ‘Saat meselesiyle’ uğraştık...
Toplumu geren eylemler yaşadık...
Yeni bir yıla hazırlanırken eylemlerin artarak devam edeceğini de görebiliyoruz...
Halbuki; çözüm olsun ya da olmasın, Kuzey Kıbrıs’ın ‘sil baştan’ yenilenmesi gerekiyor...
Siyasetiyle, yargısıyla, kamu hizmetiyle ilgili çağdaş düzenlemeler yapılmalı, AB kuralları hayata geçirilmelidir...
“Bir daha seçilir miyim?” korkusuna kapılmadan, hem devleti, hem de halkımızı güçlendirecek, moral motivasyonu sağlayacak, üretimi artıracak, çalışmayı teşvik edecek düzenlemelere ihtiyaç vardır...
Tarihi sürecin sonunda olduğumuzu görebilmeliyiz...
Aksi halde çok üzülürüz...