banner564

Tanrısı, Hristodulidis’i Erhürman’dan korusun!

Ticaret Odası genel kurulları, genellikle siyasi ama verimli bir forma dönüşüyor. Siyasiler, ülke ve dünya sorunlarını kendi bakış açılarıyla ama en önemlisi herkes birbirini dinleyecek pozisyonda iken anlatma olanağı buluyorlar. Cumartesi günkü genel kurul toplantısı da öyle oldu.
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın konuşması, çok etkiliydi. İzlerken, yazının başlığı olarak kullandığım cümleyi kurmak durumunda kaldım: “Tanrısı, Hristodulidis’i Erhüman’dan korusun!”
Erhürman, müzakereler başlayabilmesi için yapılması gereken şeyler olduğundan söz etti:
1-    Adada, iki kurucu ve eşit halk olduğunun ve bunların siyasi olarak eşit olduğunun kabul ve teyit edilmesini birinci koşul olarak ileri sürdü; "Siyasi eşitliğimiz kabul edilmedikçe masaya oturmayız. Esas kritik nokta orasıdır” dedi. Bu kabul ve teyidin nasıl yapılacağı, hazırlık sürecinin başlıca tartışma konularından biri olacaktır herhalde.
2-    Rum tarafının Crans Montana’da olduğu gibi masayı devirmesi durumunda aynı statükoya geri dönülmeyeceğinin önceden belli olmasını ve bunun güvencesinin BM Güvenlik Konseyi tarafından verilmesini de diğer bir koşul olarak ifade etti. 
Bu koşullarla başlayacak bir müzakere sürecinin eskilere benzemeyeceği çok açık; sonuç alma olasılığı ise çok yüksektir.
Ama bundan daha önemlisi, bu koşulların Kıbrıs Rum tarafınca kabul edilmesini sağlamak veya sağlayabilmek için uluslararası güçlerin yapacaklarıdır. Rum tarafı, ayak oyunlarına ve oyalama taktiklerine olanak bulamayacağı bir masaya oturmayı kabul etmeyecektir. Hristodulidis’in bunu kabul edebilmesi için Kıbrıs sorununu nihai olarak çözmeyi de kabullenmesi; bunun içinse iş birliği yaptığı uluslararası güçlerden çok büyük baskı görmesi gerekecektir.
Erhüman’ın koşulları, Hristodulidis’ten önce, bu “uluslararası güçler” üzerinde büyük bir baskı oluşturacak ve asıl olarak onların rahatını bozacaktır sanıyorum.
1-    Uluslararası toplum, Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğini sulandırmaya onay veremez. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı olan Kıbrıs Türk halkının haklarını görmezlikten gelmek mümkün değildir. Uluslararası hukuki ve siyasi düzen buna müsait değildir. Bu hakların görmezden gelinmesi, sınırlar dahil olmak üzere her şeyin değişebileceğini kabullenmek gerekir ki işler tam da o zaman rayından çıkabilir. Olmaz!
2-    “Müzakere yapalım ama anlaşmazlık durumunda aynı noktaya dönelim” anlayışı ise ahlaki değildir. Gerek Annan Planı referandumundan gerekse Crans Montana sürecinden sonra yaşananlar, bunun savunulmasına olanak vermemektedir. 
Erhüman’ın önerdiği koşullar, yeni bir müzakere sürecinin başlamasının koşulları olarak ileri sürülürse uluslararası topluluğun desteğini sağlamak çok daha fazla olanaklı olacağı gibi, Hristodulidis’in ne yapacağını şaşıracağı da kesindir. DİSİ ve AKEL gibi partiler bu koşulları zorlanarak da olsa destekleyebilirler ama Hristodulidis’i çevreleyen Rum siyasi partilerinin bu koşulları kabul etmeyeceği şimdiden söylenebilir. Rum tarafı, gerçek anlamda bir “yol ayrımı” ile karşı karşıya gelmiş olacaktır.
İzleyenler bilirler; Erhürman, bu koşulları yeni icat etmiş değildir. Bunlar, “iki devletlilik kabul edilsin” tezine karşı defalarca ifade edilmiş görüşleridir. KTTO kürsüsünden, siyasi elitlerin huzurunda ifade edilmesi ise gerçekten etkili olmuştur. 
Bu görüşler, “resmi görüşler” olarak sürece dahil edilebilse yapılacak tek bir yorumum olurdu: Tanrı, Hristodulidis’e acısın ve korusun!


Erhürman’ın müzakerelere başlama koşulları, Hristodulidis’in bütün oyunlarını bozacak niteliktedir…


 

YORUM EKLE

banner471

banner474