İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Haziran’da tahtta yetmişinci yıldönümünü kutlayacak.
O yetmiş yıl önce kraliçe olurken ben sekiz yaşında Lefkoşa’daki Yeni Cami İlkokulu’nda ikinci veya üçüncü sınıf öğrencisi bir İngilizcik idim.
Kıbrıs 1878’den beri bir İngiliz kolonisi idi.
İngilizliğim uzun sürmedi. Ada 1960’ta bağımsızlığını kazandığında büyüklere “hıyar,” yani uyrukluk seçme hakkı verildi. Babam İngiliz olarak kalmak yerine Kıbrıs vatandaşlığına geçmeyi seçti. Ben de onunla beraber İngilizliği terk etmiş oldum.
Kraliçenin tahta çıkacağı gün ders yapılmayacağı, ama okula gelmemiz gerektiği söylendi. O gün şölen olacakmış. Okulun bahçesinde toplandık. Muhtemelen günün mana ve ehemmiyetini belirten bir şeyler dinledik ama hatırlamıyorum.
İngiliz milli marşını Türkçe olarak söyledik.
“Yaşa kraliçemiz, yaşa hakanımız, çok çok yaşa/ Çağın mesut olsun, şan ve şeref dolsun…”
Gerisini hatırlamıyorum. Bu kadarını da hatırladım mı uydurdum mu emin değilim.
Hatırladığıma göre o günkü hissiyatım önemli bir şeyler olduğu ama esas eğlencenin uzaklarda, yabancı bir ülkede olduğu idi.
Elimize birer torbacık kuruyemiş ve bir de coronation mug, tahta çıkma fincanı verildi. Fincanın üzerinde 27 yaşındaki Elizabeth’in profili vardı. Sıraya girdik ve Baf Kapısı polisinin karşısındaki Magic Palace sinemasına gittik. Herhalde bizim gibi İngiliz olmayan İngilizcikleri sadık birer sömürge çocuğu olarak muhafaza etmeye yönelik, İngiltere’nin büyüklüğünü ve melikemizin zarafetini gösteren filmler izledik.
Tarih 2 Haziran 1953 idi.
O gün hisar altındaki top sahasında İngiliz askerleri kolalı haki üniformalarıyla resmi geçit yaptı ve gaydalı, davullu bando marşlar çaldı.
Zaman zaman tekrarlanan bu törenlerin biz çocuklar için en ilginç yönü, her seferinde üç dört askerin hazır olda dururken sıcaktan bayılması idi. Hazırda bekleyen ilkyardım ekipleri koşup düşen askeri sedyeye yatırır, sahadan uzaklaştırırdı.
Kraliçe tahta çıktıktan yedi yıl sonra ada bağımsızlığına kavuştu. İngiliz bandosu Müze’nin karşısındaki Millet Bahçesi’nde son defa çaldı, cumhurbaşkanlığı sarayına dönüşecek olan valilik binasının önündeki İngiliz bayrağı indirildi, geceleyin maytaplar patlatıldı.
İngiliz sömürge yönetiminin adanın medenileşmesinde önemli rolü oldu. Yolların, okulların, hastanelerin ve etkin kamu yönetiminin yaygınlaşması 82 yıllık İngiliz döneminde oldu. Yüzyıllardan beri adayı kasıp kavuran sıtmanın kökü Mehmet Aziz (1893-1991) adlı bir Türk’ün önderliğinde kazındı.
Bunlardan da önemlisi yeni cumhuriyetin bir hukuk devleti olmasını sağlayan yasalar, mahkemeler ve yansız ve bağımsızlık yargıçlar geleneğinin getirilmesidir. İngiliz döneminden kalan en görkemli binalar mahkeme binalarıdır.
Belki bu yüzdendir ki son dönemi kanlı olmasına rağmen İngiliz sömürge yönetimi adada nefretle anılmaz.
İngilizler gittikten sonra ada bağımsızlığa kavuştu ama huzura kavuşamadı. Kurulan Türk-Rum ortak yönetimi üç yıl bile sürmedi. 1963 Noeli’nden beri birbirimizin gırtlağına sarılmış vaziyette duruyoruz.
Kraliçenin saltanatı sürüyor bizim de sallantıdalığımız.
Kimin yönettiği mi, nasıl yönetildiğimiz mi? Teşekkürler MM.