banner564

Suyumuz içilmez oldu

   Yıllardır sebze ve meyvelerde kanserojen ilaç kullanımı ile hormonları tartışıyoruz...
   Kanser hastalıklarının patladığı ülkemizde, bu sorunların çözümü yönünde doğru dürüst önlemler alınmadı...
   Üreticiler hala bilinçsizce ilaç kullanmaya devam ediyor...
   Ne var ki; bu tartışmalarda ihmal edilen bir konu daha var...
   O da sularımız...
   Hiç kimse ‘su kalitesi’ üzerine yorum yapmıyor...
   Halbuki; su kalitesi, kanserojen ilaçlar kadar önemlidir...   
   Musluklardan akan suyu içebiliyor muyuz?..
   İçemiyoruz...
   Peki kuyulardan çıkan su  ile sebze üretimi ne kadar sağlıklı?..
   Uzmanlara göre değil...
 
 
Bir zamanlar pınarlarımız vardı 
    Kıbrıs adası kurak olmakla birlikte bir zamanlar hiç durmadan akan pınarlarımız vardı...
    Onları kuruttuk...
    Dere yataklarını çöplüğe dönüştürerek, sel falektlerine davetiye çıkardık...
    Göletlerin çoğunu kendi kaderine terk ettik...
    Türkiye’nin yardımlarıyla hayata geçirilen barajlara da gerekli ilgiyi göstermedik...
    Nüfusu artırma politikası uygularken, bu kadar insanın su ve tuvalet ihtiyacını nasıl karşılayacağımızı düşünmedik...
   Binlerce konut inşa ederken, bu konutlara nereden su taşınacağını hiç hesaba katmadık...
  
Ve suyun nöbete bağlanması 
   Bir sabah uyandığımızda bir baktık ki; musluklardan su akmıyor...
   Büyük beyinler emir verince suyu nöbete koydular...
   Haftada 2 gün su neyinize yetmez?..
   İnsanlar telaş içinde su deposu satın almaya başladı...
   On binlerce su deposu hem zemine, hem de çatılara yerleştirildi...
   Ortaya çok çirkin bir görüntü çıktı...
   Sadece bununla sınırlı olsaydı belki sineye çekilirdi...
   Hafta boyunca sıkıntı çekmemek için suyun aktığı günlerde depolar dolduruldu...
   Daha fazla tüketimin yanı sıra, sağlık açısından da çok ciddi sorunlar ortaya çıktı...
   Pislik içindeki paslı depolardan akan sularla sebze, meyve yıkayıp, afiyetle yemeye başladık...
   El, ağız, baş yıkadık...
   Çamaşır makinesinin dolmasını beklemeden ‘bugün su günü’ diyerek düğmeye basmak zorunda kaldık...
   Su kesilecek ve bir daha 3 gün sonra gelecek korkusuyla bahçedeki çiçekleri gereğinden üç, dört kat fazla suladık... 


Yetiştiren kuyu açtı
   Barajların yetersiz olması nedeniyle kuyu açma yarışı başladı bu kez...
   Özellikle Güzelyurt bölgesindeki kuyulardan çıkarılan su, Lefkoşa’ya, hatta Gazimağusa’ya kadar ulaştı...
   Fakat aşırı tuzlu ve kirli olması nedeniyle birçok sorunu da beraberinde getirdi...
   Bu ülkede 1974 öncesinde de kuraklık vardı...
   Ama suları içilebilir kalitedeydi...
   Güneyde halen musluklardan akan sular içilebiliyor...
   Kuzeyde ise bırakın musluktan akan suyun içilmesini, el, ağız yıkamanın dahi sakıncalı olduğu belirtiliyor...
   Ve bu sakıncalı sularla sebze, meyve üretimi yapılıyor...
   Ondan sonra da kanser patlaması gündeme geliyor...
   Şimdi soruyorum:
   Su depoları için harcanan yüz milyonlarca liraya mı ağlarsınız...
   İnsanların acı çekmesine ve kanserden ölmesine mi?..
YORUM EKLE

banner471

banner473