banner564

Su depolarına harcanan servet

Güçlü, kuvvetli bir adamın, zayıf ve kuvvetsiz birini dövmesi kolaydır...
  İki tokat atar, yere düşürürsünüz...
  Bizim gibi ülkelerde iki tokatta adam devirmek büyük başarıdır!..
  Kültürümüz de buna uygundur...
  Vurdu, devirdi, aferin adama!.. 
  Biz 1974’te ne yaptık?..
  Vurduk tokadı devirdik...
  Sonrasında?..
  Rahmetli Ecevit’in de desteğiyle ‘çok partili demokrasiye’ geçtik...
  Yıllar içinde yüzlerce insanı bu oyunun içine katarak, ülke yönettiğimizi sandık...
  Halbuki yönettiğimiz bir şey olmadı...
  Sadece kendimizi aldattık...
  Olanları yok etmekten başka hiçbir şey yapmadık...
 

Her şeyi batırdık
  Asırlık pınarları kuruttuk...
  Dere yataklarını çöplüğe dönüştürerek, sel felaketlerine davetiye çıkardık...
  Göletlerin çoğunu kendi kaderine terk ettik...
  Türkiye’nin yardımlarıyla hayata geçirilen barajlara da gerekli ilgiyi göstermedik...
  İnşaatlar ve buna paralel olarak nüfusumuz sürekli artış gösterirken, bu kadar insanın su ve tuvalet ihtiyacını nasıl karşılayacağımızı düşünmedik...
  Binlerce konut inşa ederken, bu konutlara nereden su taşınacağını hiç hesaba katmadık...
  Peki sonunda ne oldu?..
  Bir sabah uyandığımızda baktık ki; musluklardan su akmıyor...
  Suyu nöbete koyduklarını öğrendik...
  Haftada 2 gün su neyinize yetmez?..
  İnsanlar bir telaş içinde su deposu satın almaya başladı...
  On binlerce su deposu hem zemine, hem de çatılara yerleştirildi...
  Ortaya çok çirkin bir görüntü çıktı...
 

Sağlıksız bir uygulama
  Hafta boyunca sıkıntı çekmemek için suyun aktığı günlerde tonlarca su depolandı...
  Daha fazla tüketimin yanı sıra, sağlık açısından da çok ciddi sorunlarla yüzleştik...
  Pislik içindeki paslı depolardan gelen sularla sebze, meyve yıkayıp, afiyetle yemeye başladık...
  El, ağız, baş yıkadık...
  Çamaşır makinesinin dolmasını beklemeden ‘bugün su günü’ diyerek düğmeye basmak zorunda kaldık...
  Su kesilecek ve bir daha 3 gün sonra gelecek korkusuyla bahçedeki çiçekleri hem sabah, hem akşam suladık... 
  Barajların yetersiz olması nedeniyle kuyu açma yarışı başladı bu kez...
  Özellikle Güzelyurt bölgesindeki kuyulardan çıkarılan sular, Lefkoşa’ya, hatta Gazimağusa’ya kadar ulaştı...
  Fakat aşırı tuzlu ve kirli olması nedeniyle birçok sorunu da beraberinde getirdi...
 

Kuraklık bugünün sorunu değil
 
  Bu ülkede 1974 öncesinde de kuraklık vardı...
  Ama suları içilebilir kalitedeydi...
  Güneyde halen musluklardan akan sular içilebiliyor...
  Kuzeyde ise bırakın musluktan akan suyun içilmesini, el, ağız yıkamanın dahi sakıncalı olduğu belirtiliyor...
  Ve bu sakıncalı sularla sebze, meyve üretimi yapılıyor...
  Ondan sonra da kanser patlaması gündeme geliyor...
  Su depoları için harcanan yüz milyonlarca lira için mi ağlarsınız...
  İnsanların acı çekmesine ve kanserden ölmesine mi üzülürsünüz?.. 
YORUM EKLE

banner471

banner474