Geçtiğimiz günlerde Kara Para ile ilgili arka arkaya yazdığım makalelerde, değerlendirmeler yapmıştım. Konu ciddiyetle ele alınmazsa; ekonomik, demokratik geleceğimiz için olumsuz sonuçlar geleceğini ifade etmiştim. Buna bağlı olarak da gri listeden çıkmak için olağan üstü gayret sarf eden Sayın Mehmet Şimşek ve Sayın Yerlikaya’nın eylemlerine dayanarak, ülkeyi yöneten Sayın Tatar ve UBP ağırlıklı koalisyon hükümetine, konuya önem vermezlerse; gri listeden çıkmak için büyük çaba içinde olan Türkiye Hükümet yetkililerinin, meseleye doğrudan girecekleri uyarısı yapmıştım. Bunun için KKTC’nin Kara Para aklayan ülkeler listesinden çıkışının (2004-2008) sürecini yazmıştım. Kendi toplumsal inisiyatifimizin, Türkiye ile ortak çalışmayla olumlu işler yapabildiğini ifade etmiştim.
Sonuçta bu uyarı, karşılığını buldu. Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan, sert bir anlatımla mülk satışları ve yabancı alımlarla ilgili açıklama yaptı. Bu açıklama sonrası bazı KKTC Bakanları hemen “yabancılara mülk satışı yasaklanacak” diye açıklamalar yapmaya başladı. Ne yapacağını bilmeyenlerin, günü geçiştirme işi. Yani işin doğrusunun ne olabileceğine dönük bir ortak akıl üretmek çabası yok. Ekonominin önemli bir alanı olan inşaat sektörünün var olacağı, mülkiyette toplumsal yok oluşu durdurabilecek; inşaat sektörünün, doğa, tarım alanlarını gözetecek şekilde gelişmesini planlamak konusu odakta yok. Şimdi sözleşme ile mülk satışını engellemek çabası öne çıktı. Konu ile ilgili hükümetin görme fırsatı bulduğum bir Taslak Yasa çalışması var ki evlere şenlik.
Bütün bunları; dün, “Emirnameleri kaldıralım” diye yeri göğü inletenlerin, Girne Emirnamesi yerine ne konacağı düzenlenmeden kaldırılması ile; Girne’nin vahşi gelişmesinin sonucunda, her alanda değerinin düşmesi ile oluşan durumuna bakıp; günümüzde, “ne olacak bu Girne” diye ağlayanların döktüğü timsah göz yaşlarına benzetiyorum.
Ayni şey İskele, Yeni Boğaziçi, Gazi Mağusa İmar Planını sabote etmek için aylarca, yıllarca uğraşanların; günümüzde Yeni İskele’de oluşuna garabet durum üzerine, The Guardian Gazetesinde çıkan haber yorum nedeni ile içine düştükleri panik halinde de yaşanıyor. Bu haber yorum arkasından, Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’nın açıklaması da gelince, günü kurtarmak için yasaktan başlayan içeriksiz açıklamalar yapmaya başladılar. Halbuki bu uyarıları, yıllardır ülkenin, toplumun; planlı gelişmesini öne koyan siyasetçileri, uzmanları, sivil toplum örgütleri, aydınları, akademisyenleri hep dile getirdiler. Ama onları dinlememek meziyet sayıldı. Şimdi sorun, bir o kadar daha çetrefil oldu. Çünkü çözülmeyen Kıbrıs sorunu ve mülkiyet meselesi ile birlikte konu, bizi ve Türkiye’yi olumsuz etkileyecek bir başka boyuta da evrildi. Çünkü Taşınmaz Mal Komisyonunu işlevsiz kılmayı meziyet bilip, bu boşluktan servet kazanmak öne çıktı. Şimdi işler Kara Para ve Kıbrıs Türk halkının mülksüzleşmesi ile kontrolsüz demokrafik nüfus meselesi ile de birleşti.
Kısacası, planlı gelişmeyi ve etkin, verimli kamu yönetimi ile demokratik hukuk devleti ilke ve kurallarını odağa almamanın acı sonuçlarını yaşıyoruz. Su akarken, hızlıca küpü doldurayım mantığı, küpün kırılması tehlikesini de içinde barındırır. Bunun için akıllı uslu; plan, program ve demokratik hukuk devleti önemli değerdir. Bu nedenle, toplumsal ortak inisiyatif geliştirmek öncelikli görevdir.
Su akarken, küpü kırmak
- 27 Kasım 2023, 10:17
- 188
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi