banner564

Sosyal Sigorta Fonu’nu kim soydu; Kim soydurdu?

İlaç yolsuzluğu ile ilgili gelişmeler, aslında soruşturma yapmayı da bilmediğimizi kanıtladı. Kim suçlu, kim değil ayırt edemiyoruz. Bu gidişle ayırt edemeyeceğiz de. Her birimiz farklı bir kanaate sahip olacak ve bu musibetten de ders almadan “kurtulmuş” olacak ve “bir musibet bin nasihatten iyidir” özdeyişini boşa çıkarmakla övünmeye başlayacağız!
Suça ilişkin hukuki yaklaşımlar, suçun bilerek ve isteyerek işlenmesi ile suça karışmayı ayrı değerlendiriyorlar. Kaldı ki suçun oluşmasının da kendine göre unsurları var. Şimdi, hangi ciddi şüpheye bağlı olduğu bile yeterince anlaşılmayan tutuklamalar yapılıyor. Tutuklananların banka hesapları ve mal varlıkları bloke ediliyor. İş yerleri çalışamaz hale getiriliyor. Yükümlülüklerini karşılayamıyorlar; iş ortaklıklarını yürütemiyorlar. Kamuoyu onları “yolsuzluk yapanlar” olarak algılar mı bilmiyorum ama sonuçta “yolsuzluğa karışmış insanlar” haline getiriliyorlar.
Bu garip devletin yurttaşlarını düşürdüğü durum budur ama kimse bunun nedenleri üzerinde durmuyor. Yurttaşlar olarak hepimiz bu durumun yaratılmasına katkıda bulunmuş olabiliriz ama “doğrudan sorumlu olanlar” da olmalıdır. Sosyal Sigortalar Fonu’nu farklı düzeyde de olsa yönetenler; sosyal sigortalılara yasanın tanıdığı hakları kullandırmakla yükümlü olanlar meydanda gözükmüyor.
Aslında KKTC öyle bir duruma geldi ki kimi sorumlu tutacağımız bile belli değildir. Bürokrasinin tamamen yok edildiğinden söz ettiğimizde herkes kulak tıkıyor. İlgili bakanlar işleri kendileri yapıyormuş gibi hava atarken aslında “bakan olamadıklarını” kanıtladıklarını bile fark edemiyorlar. 
Bu olay bir kez daha gösteriyor ki “devlet” denilen olgunun esasını oluşturan bürokrasi tam bir çöküntü içindedir. Her ay halkın vergileri ile oluşturulan kasadan 2 milyar TL maaş alan bu bürokratlar halka hiçbir hizmeti gereğince sunamıyorlar.
İlaç yolsuzluğu bunun sadece bir örneğidir. Daha üç-beş ay önce halkın parası ile alınan ilaçların depoda unutulup çürütüldüğüne tanık olmuştuk. Memur olsunlar diye maaş ödediğimiz insanların hiçbir işe “memur” olamadıkları ve daireye gitmek yerine davara gittiğini zaten biliyoruz.
Sosyal sigortalı hastalara şimdiye kadar ne kadar ilaç yardımı yapıldı bilmiyorum ama şimdi bütün dikkatimiz, 100 milyon TL kadar olduğu söylenen ilaç yolsuzluğuna çevrildi. Kaç kişiyi mahkum edebileceklerini de bilmiyorum ama 30 kadar doktor ve bir o kadar eczacıyı KKTC’yi soymakla suçlayabileceğiz. Sosyal Sigortalar Fonu’ndan dağıtılan erken emeklilik imtiyazlarını ise unutacağız. Devlet bütçesinden dağıtılan yüksek emekli maaşlarını görmezlikten gelecek; genç insanların neden kamu görevlisi olmak için çırpındıklarını da unutacağız. Onlar yolsuzluk değildir, haktır!
Her zaman yazarım: KKTC, kamu görevine kapağı atmayı becerebilenlerin halkın parasını gasp etmek için oluşmuş bir aracı kurumdur. Şimdi bize bunu unutturmaya, sorunlarımızın kaynağının bu yolsuzluk olduğunu yutturmaya çalışıyorlar. 
Bir süre daha bununla meşgul olacak, kamu kaynaklarının verimli ve adaletli bir şekilde kullanımı ile ilgilenemeyeceğiz. Bakalım sonra neler yaşayacağız?

Sosyal Sigortalar Dairesi’nden dağıtılan imtiyazlar da bir soygun değil miydi? Bunun için yasa yapıp kural koyanlar “soyguncu” sayılmaz mı?

YORUM EKLE

banner608

banner473