banner564

Sorunumuz kötü yönetimdir

  Kıbrıs sorunu son 42 yılın en kritik sürecinden geçiyor...
  Rum tarafı ve Yunanistan; Türkiye’yi adadan tamamen uzaklaştırmak için müthiş bir strateji yürütüyor...
  Kıbrıslı Türkleri masa başında tutarken, diğer yandan uluslararası alanda etkin girişimlerde bulunuyor...
  AB’nin desteğini alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hükümranlığını ada geneline yayacak bir sonuç elde etmeye çalışıyor...
  Türk askerinin çekilmesi ve garantilerin yok edilmesi durumunda Türkiye’nin adadan tamamen çıkmış olacağını ve bir daha gelemeyeceğini hesaplayarak, bunu başarmak için canla başla çalışıyor...
  Ana ve Yavru bu konuda tarihin en güçlü propagandasını yürütüyor...
  Siyasi ilişkileri geliştirmede büyük başarılar elde ediyor...
  Türkiye ile ilişkileri bozulan Mısır’ın yanı sıra, bunca zaman Türkiye’nin maddi ve manevi desteği ile güç bulan Filistin’i dahi ‘üçlü itifaka’ ikna etme başarısını gösterdiler...
  Müzakere sürecinde ‘olumlu gelişmelerden’ söz ederek kamuoyunda ‘erken çözüm’ imajı yaratırken, şimdi topu Türkiye’nin üzerine atarak ‘tavır değişikliği’ talep ediyorlar...
  Ana hedeflerini şöyle özetleyebiliriz:
  -Kıbrıslı Türkler dönüşümlü başkanlık talebinden vazgeçmeli.
  -Herkesin mülkiyet hakkına saygı gösterilmeli...
  -Askerler tamamen çekilmeli...
  -İşe yaramaz (!) garantiler kaldırılmalı...

Peki biz ne istiyoruz?
 
  Rum tarafının ve Yunanistan’ın ne istediğini net olarak görebiliyoruz...
  Ama KKTC’nin ne istediğini tam olarak bilen yok...
  İşin başında “Garantiler tabu değildir” diyerek, bizler için en hayati konuyu tartışmaya açmış olduk...
  Onlar da “Öyleyse bu çağdışılık sona ersin” diyorlar...
  AB üyesi bir ülkeyi, AB’ye üye olmayan bir ülkenin garanti edemeyeceğini söylüyorlar...
  Öyleyse ya Türkiye’yi de AB’ye alınız...
  Öyleyse terör örgütlerini yasaklayınız...
  Ya da sizden gelen bu çağdışı talepleri sonlandırın...
  Söylememiz gereken söz bu değil midir?..
  Bir de mülkiyet konusuna bakalım...
  Eğer iddia edildiği gibi, Türklerin elinde kalacak bölgelerdeki mülkler için Özel Mahkeme kurulacaksa ve bu mahkemede geçerli kriterler arasında ‘duygusal bağ’ meselesi varsa; işte o zaman on binlerce Kıbrıslı Türk yerinden oynayacak demektir...
  Böylesi bir gelişme karşısında Kıbrıs’ta kimlerin huzur ve güvenlik içerisinde yaşayabileceğini düşünmek zorunda değil miyiz?..
  Siyasi kanadın, milliyetçiler dahil olmak üzere bu konularda tam bir rahatlık içinde olması, halkımızın en büyük rahatsızlığıdır...
  Hele Rum-Yunan ikilisinin şahin politikasını izledikçe insanımız kahroluyor...
  İşin bu noktasında Diyalog’un ‘Halk Meclisi’ toplantılarının ilkine dikkat çekmek istiyorum...
  Uyuyan siyaseti uyandırmak amacıyla hem Kıbrıs sorunu, hem de iç sorunlarla ilgili açık oturumların ilkini Güzelyurt’ta gerçekleştirdik...
  Belediye Başkanı, Kaymakam, bölge milletvekilleri, bazı partilerin ilçe başkanları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, esnaf kesimi, çiftçi, hayvancı bu toplantıya büyük ilgi gösterdi...
  İnsanlar, 42 yıldan beri yaşanan belirsizliğin yarattığı olumsuzluklara dikkat çekti...
  Buralarda ufak, tefek sorunların dahi çözümlenmemesi sıkıntıların başında geliyor...
  Ve bu ciddiyetsizliğin sona ermesi için siyasilerden icraat bekliyor...
  Kıbrıs sorunundan daha çok, KKTC’nin iç sorunları onları yoruyor...
  Gelecek açısından kaygılandırıyor...
  Hükümetin özellikle bu aşamada çok ciddi sorumlulukları vardır...
  Halkın sesine kulak verip, sorunları ortadan kaldırmalıdır...
  Hem de çok hızlı bir şekilde...  
  
YORUM EKLE

banner608

banner473