banner564

Sorumluluk AB’nindir

   Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da yabancı büyükelçilere hitaben yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorununa da değindi...
   Erdoğan; başından beri ‘bir adım önde’ siyasetini sürdürdüklerini belirtirken, uluslararası toplumun, Rum tarafını cesaretlendirmesini istedi...
   Meseleye ‘tarafsız bir gözle’ bakanlar, Erdoğan’ın haklılığını kabul ederler...
   Hatta tanıdığım bazı Kıbrıslı Rum gazeteciler, Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmasının sorumlusu olarak Türkiye’yi değil, kendi liderliklerini ve güneydeki ırkçı anlayışı gösteriyorlar...
   Gerçekten de böyledir...
   Çözümsüzlüğün sorumlusu Türkiye değil, güneydeki ırkçı anlayıştır...
   Ve onları cesaretlendiren Avrupa Birliği’dir...
   Avrupa Birliği, kendi ilkelerine ters olduğu halde, güneydeki eğitim sisteminin üzerine gidemiyor...
   Okullarda düşmanlık yayan ders kitaplarının okutulmasını engelleyemiyor...
   Kıbrıs Rum Yönetimi’ne bu konuda sert ihtar veremiyor...
   Ama diğer yandan, Türkiye’nin müzakere başlıklarını da Rum vetosu yüzünden açamıyor...
Bu nasıl bir anlayış?
   Avrupa Birliği’nin bu iki yüzlü siyaseti gerçekten hepimizi üzüyor...
   Hatta kuşkulandırıyor...
   İleride bir çözüm olması halinde, nüfusu Rumlardan daha az olan Kıbrıslı Türklere yönelik olası ırkçı hareketleri görmezden geleceği konusundaki endişelerimizi haklı çıkarıyor...
   Temel prensiplerine aykırı olduğu halde bölünmüş bir ülkeyi üye yapan Avrupa Birliği, diğer yandan Kıbrıs sorununun çözümü konusunda üzerine düşen görevleri yerine getirmiyor...
   Sadece Türkiye’ye “Ankara Protokolünü uygula ve limanlarını Rum gemilerine ve uçaklarına aç” diyor...
   Türkiye ise, çözüm olmadığı sürece bunun mümkün olamayacağını her fırsatta dile getiriyor...
   “Limanların açılmasını istiyorsanız, gelin şu işi bitirelim” diyor...
   Ne var ki; Rum liderliği Kıbrıs meselesini ‘kendi isteği şekilde’ bitirmek istiyor...
   Bunun için de acele etmiyor...
   Gün gele, Türkiye’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımak zorunda kalacağını, böylece Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm ada üzerinde egemen olacağını, Kıbrıslı Türklerin de,  diğer azınlıklar gibi devlete bir şekilde yamalanacağını ve yönetimden dışlanmış vaziyette yaşatılacağını düşünüyor...
Olmayacak duaya amin demek
   Rumların bu beklentilerinin hiçbir şart altında gerçekleşmeyeceğini birilerinin onlara anlatması gerekiyor...
   Peki bunu kim yapacak?..
   Elbette Avrupa Birliği...
   Kıbrıs’ta 1977 ve 1979 doruk anlaşmaları iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu öngörüyor...
   Denktaş’ın yürüttüğü tüm müzakerelerde bu formülün dışına çıkılmadı...
   Talat’ın döneminde, Hristofyas ile yine federal çözüm üzerinde uzlaşıldı...
   Hatta, dönüşümlü başkanlık ve 45 bin TC kökenli vatandaşın adada kalması kabul edildi...
   Şimdiki Rum lideri Anastasiadis ise, Annan Planı’na “evet” dediği halde, Hristofyas ile uzlaşılan konuları dahi şimdi kabul etmiyor...
   Öyleyse ‘çözümsüzlüğe oynayan taraf’ Kıbrıslı Rumlardır...
   Avrupa Birliği, artık bu gerçekleri görmeli ve Rumları ciddi ciddi uyarmalıdır...
   Ya iki tarafın siyasi eşitliğine dayalı bir çözüm...
   Ya da Kıbrıs Türk tarafı ile doğrudan ticaret...
   AB bunu becerirse, çözüme ciddi bir katkı yapmış olur...       
YORUM EKLE

banner471

banner474