Yaşadığımız süreçte siyasi alan, sorun çözme devinimi üretme yerine, sorunun kendisi olma haline girdi. En nihayet hükümet kuruldu. Ancak bu hükümet kendisine bir ömür çizgisi koydu. Ekime kadar. 
Peki bu hükümetin önünde hangi görevin olması gerekir? Ülkenin sağ selamet Kuruluş Protokolü ile resmen ilan edilen Ekim seçimlerine götürülmesine yardımcı olmak. Ancak ne var ki hiç böyle bir niyet görülmüyor. Aksine hükümeti oluşturan parti Başkan ve sözcülerinin açıklamaları, sanki 5 yıllık bir zaman varmış gibi kısa zamanda olamayacak hedefler içeriyor.
Yeni kurulan bu hükümet ülkenin gerçek mali yapısı ile ilgili halka, topluma doğru dürüst bir açıklama yapmadı. Ama Hükümetin Başbakanı ve Yardımcısı dünkü açıklamalarının dışında, topluma söz söylemektedirler. Biri 13. Maaşlarda sıkıntı var derken, öteki 4 taksitte ödemekten söz ediyor.
Halbuki bu ortaklar, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, “Sayın Tatar’ı seçerseniz Türkiye’den para gelecek, aksi olursa kuruş gelmeyecek” diyorlardı. Ondan sonra hükümet krizi olup, yeni hükümet kurma çalışmaları başlayınca, bu kez aynı insanlar; “Türkiye’nin istediği kişi ve partiler iş başına gelirse para gelecek” söylemi yaptılar. 
Şimdi ise “Para yok, 13. Maaşlarda sorun var ve taksitli ödeme” demeye başladılar. Peki o zaman ne anlayalım? Bu hükümeti kuranları da mı Türkiye sevmiyor? 
İşte iş dönüp dolaşıp bu temelsiz noktaya geliyor. Yani Türkiye ile ilişkileri gerçek zeminden kopartıp, salt paraya indirgerseniz, işte bu gelişir. Dolayısıyla, Türkiye sevgisi ve desteği üzerinden demagojik siyaset üretenlerin, siyasi alana taşıdıkları bu yaklaşım nedeni ile siyaset alanının sefaleti oluşuyor. 
Ancak hala ne Maliye Bakanı ne Başbakan halka doğru dürüst bir açıklama yapmıyor. Ama ansızın;  Sayın Tatar’ın Başbakan olarak, Kıbrıs Türk halkının pandemi ve döviz krizi nedeni ile karşılaştığı ekonomik, sosyal sorunları aşmak amacı ile imzaladığı Protokolle ilgili çok başka bir gerçek gündeme top gibi düşüyor. Bu da Maliye’ye kredi temelinde verilmesi öngörülen 1 milyar TL’yi aşkın desteğin, su borusunun tamiri, Maraş’taki düzenlemelerin yapılması ve Pandemi Hastanesi için kullanıldığı.
Bu ortaya çıkınca, bu topraklarda yaşayan herkesin kendini aldatılmış hissetmesi ve Türkiye’ye sağlıksız bakışına yol açıyor. Çünkü herkese o günlerde bu kaynağın bir milyar TL’sinin kredi olarak Maliye’ye destek için verildiği resmen söylendi. Bu nedenle siyaset ve sivil toplumun kimi aktörleri bunu ele alarak görüşte ürettiler. Bu kaynağın Maliye’ye kredi olarak değil, pandemi ve döviz krizi ile büyük zorluk yaşayan özel sektör, esnaf ve özel sektör çalışanları ile tarım sektörünün desteklenmesine aktarılması gerektiğine yönelik fikirleri ileri sürüldü. Üstelik bu 1 milyarı aşkın kaynağın da yalnız 66 milyon TL’sinin Maliye’ye gelmesi ile ilgili sorular sorulmuş ve yorumlar yapılmıştı. Ama bu 1 milyar TL’lik kaynağın Maliye’ye girmediği gerçeğini bir yere bırakalım bunun üstüne seçim kazanmak için 600 yeni istihdam yükü Maliye’ye bindi. 
Şimdi ise para yok sözleri havada uçuyor. Üstelik doğru dürüst bilgi vermediğiniz ve kaynakları sağlıklı olarak değerlendirmediğiniz bu halktan; “Elini taşın altına sokmasını” istiyorsunuz. Ama bu halk;  seçime kadar bir nevi yem borusu olarak kullandığınız bu 1 milyarlık kaynağın, boru tamiri ile diğer alanlara gittiğini resmi bir açıklama olmadan basına sızdırılan bir bilgiden öğrendi. Bu nasıl iş? 
Bu yüzden hükümet gerçek mali tabloyu tüm açıklığı ile ortaya koymakla işe başlamalıdır. Gerçek üzerinden her şey gelişir. Halkın özgüveni böyle geliştirir, Türkiye ile ilişkilere böyle sıcaklık getirebilirsiniz.