banner564

Siyaset ve seçim simsarları demokrasiyi tehdit ediyor

Hafta sonu gerçekleşecek ara seçim oylaması öncesinde siyasi kampanyalara damgasını vuran gerçekler var. Özellikle “hemşeri dernekleri” tarzı gruplaşmalar siyasete damga vurmuş gibi görünüyor. Siyasi yaşamda söz ve etki sahibi olmak için ille de siyasi bir partide görev almak, dünya ve ülke sorunlarına ilişkin fikir sahibi olmak gerekmediğine tanıklık ediyoruz.
Anadolu’nun belli bir bölgesinden Kuzey Kıbrıs’a göçmüş insanları bir çatı altında toplayabilir, onları belli bir siyasi parti, belli bir aday veya aday grubunu desteklemek için kullanabilirsiniz. Bunun karşılığında bu insanların sorunlarına desteklediğiniz parti veya adaylarla birlikte çözüm arar veya arar gibi yapabilirsiniz… 
İşte size etkili bir “siyasi güç” oluşturma yöntemi… Geçen genel seçimde çok belirgin bir şekilde ortaya çıkan bu olgu, ara seçimde de kendini gösteriyor… Üstelik bu grupların liderleri birden fazla adayla bir arada görünerek güçlerini sergileme olanağını da bulmuş görünüyorlar. Şimdiden gelecek genel seçime yatırım yapıyorlar: “Bana iyi bakın ki gelecek seçimde yanınızda bulabilesiniz!” verdikleri mesaj budur ve sanırım oldukça etkili olacaktır.
Kıbrıs kökenli KKTC seçmeleri ise genellikle aile temelli oluşumlar gerçekleştiriyorlar. “Büyük bir ailedirler!” Peşinde koşulan insanlar genellikle bu “büyük aile” liderleridir. 
Oysa her aile, benzer büyüklükte değil midir? Atalarımız genellikle 6-7 kardeş, bizim kuşak ortalama olarak 4 kardeşti. Biz çocuk sayısını iki sınırlamak konusunda titiz olmuşuzdur. “Ancak bakabiliriz” kaygısı bu değişime öncülük etmiştir. Bütün dünyadaki eğilim de zaten budur. “Büyük aile” diye ünlenenler, bütün kuzenleri bir araya toplayarak kendilerini adaylara veya partilere pazarlamayı başaranlardır. Böylece siyasi bir güç haline gelebilmekte ve düzenden paylarına düşeni almak karşılığında gereken desteği vermektedirler.
Kimi zaman buna ideoloji tozu bulandırılmış olsa da aslında yaşanan, “biz oyumuzu verelim, siz de bize hakkımızı verin” şeklinde etkili bir ama basit bir alış-veriştir. “Demokrasi” veya “seçim” dediğimiz şey işte buna indirgenmiştir. Toplumsal gelecek veya kamusal çıkar kaygısı taşımayan bireyler, çağdaş bir saplantı haline gelmiş görünen demokrasiyi kendi hayat kavgalarının basit bir aracı olarak kullanmaktadırlar.
Bu sadece bize özgü bir olgu değildir. Kentlerde toplaşmış ama kentlileşememiş; bireyselleşmesi halinde yaşam güvencesini kaybedeceğinden korkan ve bunun sonucu olarak “aile” veya “hemşeri” güvencesi altına sığınmak isteyen milyonlarca insan kendilerine tanınan oy verme hakkını işte böyle kullanıyorlar.
Geri alınamayacağını biliyorum ama “seçme ve seçilme hakkının” bizim gibi toplumlardaki kullanılma şeklinin bu olduğu artık netlik kazanmıştır. Bunun toplumsal sorunlara çözüm üretmekten ziyade bu sorunları artırdığına ve kamusal kaynakların çarçur edilmesine neden olduğuna ise kuşku yoktur.


Seçme hakkı, hayatta kalma mücadelesinin etkili bir aracı olarak kullanılıyor. Seçim dönemlerinde yaşanan alış-veriş bunu çok net bir şekilde kanıtlıyor…

YORUM EKLE

banner608

banner474