banner564

Sistemin iflasının itirafı

  Birikim Özgür kabinenin en genç bakanıdır...
  Bu ülkenin unutamayacağı sevilen öğretmenlerinden ve siyasilerinden Özker Özgür’ün oğludur...
  Siyasetin içinde büyüdüğü için, herkesten daha fazla heyecanlı olması doğaldır...
  Kendi ideolojisine göre değil, yaşadığı ve hizmet etmekle mükellef olduğu ülkenin, diğer ülkelerden çok farklı özel konumlarının olduğunun da bilincindedir...
  Üstlendiği görev ise zordur...
  Para isteyen herkesin gözü onun üzerindedir...
  Parayı bir yerlerden bulup vermek, bunun için de yeni fikirler üretmek zorundadır...
  Ne var ki; bir taraftan 13’üncü maaşı da, ek mesaileri de isterken, diğer yandan kemer sıkmaya yönelik önlemler konusunda onu rahatsız edici tavırlardan kaçınılmalıdır...
  Ortaklık kurmak için çırpındığımız Güney Kıbrıs’ta Resmi Hizmet Aracı yoktur...
  Bizde sayıları 3 bin dolayındadır...
  Peki neden?..
  Burası Brunei Sultanlığı mıdır?..
  Makam sahiplerine özel hizmet aracı tahsis edilecek diye, kendi ayakları üzerinde duramayan bir devletin 3 bin tane resmi hizmet aracı bulundurması hangi aklın ve mantığın bir sonucudur?..
  Bırakacaksınız, tümünü satacak...
  Hem gelir elde edecek, hem de bu kadar aracın akaryakıt ve bakım giderlerini kurtaracak...

Ayağa göre yorgan
  Efendim Türkiye’den gelen suyu belediyelerimiz yönetsin...
  Akdeniz köyünün bin 800 metrelik su borusunu yıllarca değişemeyen ve insanların zehirlenmesine göz yumanlar, Anamur’dan gelen suyu nanıl yönetecekler?..
  Çürümüş yüzlerce kilometrelik su borularını bu belediyeler hangi parayla değişecek?..
  İnsanlara günün 24 saatinde suyu hangi ekiple, nasıl akıtacak?..
  Çalışanların yüzde 90’ının memur olduğu belediyeler bu kritik görevi başaramaz...
  Maliye Bakanı Birikim Özgür, dün katıldığı bir TV programında sistemin iflas ettiğini söyledi...
  Belediyelerden de örnekler vererek Yenierenköy’de yaşanan maaş sıkıntısını, diğerlerinde bir türlü ödenemeyen sosyal yatırımları dile getirdi...
  Öyleyse iflas etmiş sistemi düzeltmek ve doğru kararlar almak zorundayız...
  Amaç onlara bir miktar gelir sağlamak ise, bunun formülü bulunmalı ve suyun yönetimi Türkiye-KKTC özel şirket ortaklığına verilebilmelidir...
  “Hayır efendim kendi evimizin efendisi olacağız” diyorsanız; işte size en somut örnek Güney Kıbrıs...
  Başsavcı’nın altındaki makam arabasını da aldılar...
  Mevduatların yüzde 40’ını traşladılar...
  Dış gezileri sınırladılar...
  KDV’leri artırdılar...
  Limanları sattılar...
  Şimdi Telekomünikasyon ve Elektrik Kurumu’nu satmaya çalışıyorlar...
  Ayrıca, yabancı yatırımcıları çekmek için teşvikleri en üst seviyeye çıkardılar...
  Bu konuda Çin’e kadar uzandılar...
  Sadece 5 milyon dolarlık yatırım için yabancılara yalvarır hale geldiler...
  Birikim Özgür de bu yıl içinde 1,5 milyar liralık yabancı yatırıma ihtiyaç olduğunu söyleyip, duruyor...
  Mevcut kamu yapısıyla ve bürokratik işkence düzeniyle bu ülkeye yatırımcı çekmek kolay mıdır?..
 Ambargolar altındaki bir ülkeye yatırım yapacak ve üstünden bir de cezalandırılacak yatırımcıyı nerede bulacaksınız?..
  Çinli, Mısırlı, Amerikalı işadamları buraya gelir mi?..
  Maaş ödemeleri ve altyapı yatırımları konsunda olduğu gibi bu konuda yine en büyük umut Türk işadamlarıdır...
  Bari gelenleri elimizde tutalım ve daha fazla yatırım yapmaları için onları teşvik edelim...
  Yabancıların mal alımlarını sınırlayan yasaları süratle değiştirelim...
  İnşaat izinlerini ve Tapu işlemlerini hızlandıralım...
  Ülkeye gelecek taze paralarla, ekonomiyi canlandırmanın yollarını bulalım...

Bir de Türkiye olmasaydı
  Geçmişte birçok kez vurguladığımız bir gerçeği tekrarlamakta fayda vardır...
  Kıbrıslı Rumların 1974 ve 2010 yılında yaşadıkları iki büyük felaketin ana sorumlusu Anavatanları Yunanistan’dır...
  Son ekonomik iflasın sebebi; Rum bankalarındaki mevduatların Yunan bankalarına aktarılması ve orada yaşanan iflas nedeniyle Güney Kıbrıs’ın da batmasıdır...
 Buna karşın, protesto eylemleri Yunan elçiliği önünde değil, Rum Başkanlık Sarayı ve Rum Parlamentosu önünde yapıldı...
  Seksen bini aşkın Kıbrıslı Rum işsiz iken Yunanistan’dan gelen işsizlerin istihdamına öncelik verildi...
  Bizde ise ilişkiler bunun tam tersidir...
  Batan bankalarımızın parasını Türkiye verdi...
  Kuraklık parasına, hayvan aşılarına kadar Türkiye ödüyor...
  Yol, elektrik, kaldırım, gölet gibi projeleri finanse ediyor...
  KKTC cari bütçesine 300 milyon lira kadar ek katkı yapıyor...
  Üniversitelerimize ‘özel talimatla’ denklik vermek suretiyle 70 bin dolayında öğrenciyi buraya gönderiyor...
  Üniversiteler aracılığıyla bu ülkeye yılda 5 milyar dolardan fazla para akıyor...
  Buna karşın en ufak bir öneri karşısında belirli bir kesim Türkiye’ye saldırmak suretiyle siyaset yapmaya çalışıyor...
  Bunun adı vefasızlıktan başka bir şey değildir...
Yatırımların önemi
  Yine Türk işadamlarının, holdinglerin yüz milyonlarca liralık otel yatırımları sayesinde, KKTC’yi ziyaret eden turist sayısının bir milyona yükseldiğini görebilmeliyiz...
  “Efendim gelenler piyasaya para akıtmıyor” diyenler var...
  Bunlar tamamen geçersiz düşünceler...
  Adam otelden dışarı çıkmasa dahi yedikleri, içtikleri bu ülkeden sağlanıyor...
  Artık bu satıcıların da ortaya çıkarak, gerçekleri kamuoyu ile paylaşma zamanlarının geldiğini de bu vesile ile vurgulamak istiyoruz...
  Çıksınlar ve konuşsunlar...
  Otellere ayda kaç yüz kilo et ve tavuk satılıyor...
  Kaç bin şişe alkollü içecek, kaç bin kilo sebze ve meyve satılıyor...
  Dayanaksız görüşlerle, ülkemize gelenleri bıktırıp, kaçırma yerine, piyasaya ve bu şekilde maliyenin kasasına akan paraların yüz milyonlarca dolar olduğunu herkes artık öğrenmelidir...
  Türk turistler ve Türk öğrenciler olmasaydı, bu ülke değil 13, yılda üç maaşı dahi ödeyemez duruma gelir...
  Bizler bu gerçekleri artık görebilmeli ve kulaktan dolma bilgilerle siyaset yapma alışkanlığını terk etmeliyiz...
  Sonuç olarak; CTP-UBP hükümetinin ‘reform vaadiyle’ iktidara geldiğini, özellikle kamuda ve belediyelerde çok ciddi önlemler almasının şart olduğunu vurgulamak istiyoruz...
  Geciken hergün iflasın daha da artması demektir...
  Ve bu iflas sadece mali açıdan değil, siyaset açısından da geçerlidir...
  Tümü tarihin karanlığına gömülür ve halk artık yeni gelenlerin arkasından yürümeye başlar...
  Nitekim; ilk adım dün Halk Partisi’nin kuruluşuyla atılmış oldu...
  Kudret Özersay’ın partisi diğerlerine alternatif olur mu?..
  Bunu zaman gösterecek...
  Ancak; CTP’lisi, UBP’lisi “Yeter artık çektiğimiz” diyecek noktaya getirilirse, ne taban kalır, ne tavan...
 Bunu bir yere not edelim... 
YORUM EKLE
YORUMLAR
okur
okur - 9 yıl Önce

o türkiyeyi her fırsatta aşağılayan aşağılıkların amacı başkadır . onlar birilerinin emrini yerine getiriyor bizi türkiyeden koparmak için yapılan operasyondur bunlar bunlara biraz daha sert uslupla yazmak gerek

Aydın Erhuy
Aydın Erhuy - 9 yıl Önce

bugünkü yazınız son zamanlarda yaşananları çok güzel özetledi. tebrikler sayın akar.

banner471

banner474