Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs sorununun geleceğini belirleyecek son 7 görüşme öncesinde parti liderlerini saraya davet etti...
Gelinen aşamayı anlatarak, parti liderlerinden destek istedi...
Görüşme sonrasında basına açıklamalarda bulunan liderler ise 2016 sonuna kadar çözüm umudundan bahsetti...
Özellikle Başbakan Özgürgün’ün ‘umutlu konuşması’ kamuoyunda ‘bomba tesiri’ yarattı...
Vatandaşlar “Demek ki bitiyor bu iş” derken akıllara birçok soru geldi...
Hemen başlayalım:
-Yıl sonuna sadece 4 ay kaldığına göre, çözüm olması halinde yerinden oynayacak Kıbrıslı Türkler nereye gönderilecek?..
-İşini kaybedenler ne yapacak?..
BRT’nin 850 personeline “Devam mı, tamam mı?” denecek?..
Devamsa maaşları kim ödeyecek?..
Tamamsa bu arkadaşlar nerede istihdam edilecek?..
Benzeri sorun hemen tüm kamu kuruluşlarında vardır...
En büyük sorunlardan biri de Lefkoşa Türk Belediyesi’dir...
Burada çalışan 800’e yakın insan nereye gidecek?..
Bunlar ‘zor’ sorular mı?..
Öyleyse kolaylara geçelim?..
Mezbahalar sorunu halledildi mi?..
Avrupa Birliği, güneydeki 180 mezbahayı kapatıp, sadece 2 tanesini bıraktı...
Onları da Avrupa standartlarına getirdi...
Bizde ise parası buharlaşan mezbaha projesi halen tamamlanmadı...
Güneyde 2 mezbaha olduğu halde kuzeyde 80 civarında mezbahanın durumu ne olacak?..
Oy korkusuyla bu yerleri şimdiye kadar tek merkezde toplamayan siayasilerin 4 ay içinde ne yapacakları merak edilmez mi?..
Devam edelim...
Teknecik santraline halen filtre takılmadığı için çevre açısından büyük sakıncalar içeriyor...
Çözüm sonrasında bu santral bu şekilde çalıştırılamaz...
Avrupa’da insan sağlığı önemlidir...
İnsan zehirleyen Teknecik, çözüm sonrasında stop ederse, bugüne kadar “Ölürüz de özelleştirmeyi kabul etmeyiz” diyen kardeşlerimiz nereye gidecek?..
Bunlar da mı ‘zor’ sorular?..
Peki daha kolaylarına geçelim...
Hellimlerimiz ne olacak?..
Hellim üreticilerimiz ne olacak?..
Kullanılan sütün yüzde 23’ünün ‘keçi-koyun’ olması gerekiyor...
Ama bizde ithal süt tozu ile işler idare ediliyor...
AB kuralları devreye girdiğinde onlarca hellim imalatçısının durumu ne olacak?..
Hayvancı kardeşlerimiz şimdiki durumda bile üzgün...
Hastalıklı hayvanları ya kaybediyorlar, ya da bir şekilde elden çıkarıp, eve ekmek, karpuz, kavun götürebiliyorlar...
Dört ay sonra bu hastalıklı hayvanları kime satacaklar?..
Osmanlar, Mehmetler, Ayşeler ve Fatmalar da Avrupalı olduğu zaman bu hayvanları ne yapacaklar?..
Hemen çözüm olsun güzel de, bunca zaman hazırlık yapmayanlar 4 ay sonra bizlere ne söyleyecekler?..
Gurur kaynağımız üniversiteler...
İlk, orta ve liseler...
Mezun ettikleri öğrencilerin ezici bir çoğunluğu derdini anlatabilecek kadar İngilizce öğrenmiyor...
Bu gençler 4 ay sonra ne yapacak?..
Ortak devlette iş bulmak Aslan’ın ağzından ekmek almak demektir...
Öyleyse kendi devletçiğimizde sınırlı bir alanda bu gençler ne yapacak?..
AB pasaportu ile Almanya’ya mı gidecekler, yoksa Londra’ya mı?..
Tahsin Ertuğruloğlu’nu kutlamak gerek...
Çözüm kokusunu aldığı zaman Ulaştırma Bakanıydı...
Ana yollardaki tabelaların tümünü söktürüp, attı...
Neden?..
Avrupa’da yasak da ondan...
Ama binaların üzerindeki su depoları kimsenin aklına gelmedi...
Bunların yarattığı çevre kirliliğine AB asla onay vermez...
“Söküp atın kardeşim” dediğinde neler olacak neler...
Konu su depolarına gelmişken, şişe sularımız ne olacak?..
Su ile imal edilen gıdalar ne olacak?..
Bunları düzeltmek için çözümün gelmesi mi gerekirdi?..
Kendi insanımızın sağlığı hiç mi önemsenmedi?..
Bu ihmallerin bedelini halka ödetenler hiç mi rahatsızlık duymuyor?..
Evet çözümü istiyoruz...
Sağlam ve kalıcı bir çözüme varız...
Ama hazırlıksız olduğumuzu düşündüğümüzde korkuyoruz...
Haksız mıyız?..
Ever! Hasızsınız. Hangi noktaya ulaşman gerektiği ve ulaşma mekanizması biliniyorsa bunlar sorun değil. AB öncesi Yunanitan, portekiz. İspanya bulgaristan romanya gibi ülkelerre vitmişmiydiniz?