banner564

Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler 

Usta sanatçı Sezen Aksu’nun meşhur şarkı dizeleri;“ şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler, şimdi bana seninle bir ömür vaat etseler, şimdi bana ister misin deseler, Hiçbir söz söylemeye hakkım yok.”
Atalarımızdan hep dinlerdik “ acele etmeyin be çocuklar, bekleyin biraz daha bakalım ne olacak bu Kıbrıs meselesi.” Onların ataları da annelerimiz ve babalarımız aynı şekilde yaklaşmıştır. 
Eminim, benim gibi aynı jenerasyondan olduğu tüm arkadaşlarım benzer kelimeleri atalarından duymuştur. Yurtdışında okumaya gidenlere geri dönmek için söylenen bu sözler, aynı yurtdışına gitmek isteyen ve sonunun ne olacağı belli olmayan bir maceraya atılmak isteyen gençler için benzer sözler yine velilerden duyulmaktaydı . 
Kıbrıs Türkünün son 80 senesine imza atan kalıplaşmış kelimeler bunlar. 
Gidenler mutlaka yaşam mücadelesi, hayatta kalma, kendisine daha bir güzel gelecek sağlama adına öyle veya böyle bir hayat kavgası içerisine girdiler. Çok az bir kesimi tekrardan geri geri döndü. Geldikleri zaman da mutlaka yaşadıkları yerde ister İngiltere ister diğer Avrupa ülkeleri, Amerika, Avustralya, Kanada hep oradaki çektikleri zorlukları ancak var olan devlet desteğini ve sistemini her zaman ön plana çıkarttılar. Aslında biraz da pişman oldular. 
Kamu düzeninin her alanda sağlık ister eğitim, ister trafik, ister yollar, ister bürokrasi, aklınıza ne gelirse böylesi bir yapının kendi ülkelerinde de olması gerektiği üzerinde hep dost sohbetlerinde örnekler verilerek anlatılmıştır. 
Liyakat duygusunun ne kadar önemli olduğu , “ işe göre insan mantığının ne kadar insana göre iş “ olgusunun ön plana çıkarıldığı, insanların uzmanlık alanlarına göre son derece titiz bir elemeden geçirildikten sonra hakkaniyet çerçevesinde ilgili alanlara, kurumlara yerleştirildiğini dinledik. 
Yıllar içerisinde yurtdışında veya yurt içerisinde üniversitelerimizde diğer sanat okullarında mezun olan gençlerimizin iş bulma anlamında da ne kadar çok siyasete kurban gittiğini en acı örnekler ile dostlarımızdan dinlemiş olduk. Hal böyleyken, bizlerin jenerasyonu artık yavaş yavaş yerini çocuklarımızın jenerasyonuna bırakırken adada ne değişti sorusu gittikçe yerini büyük bir endişeye almış durumda. Zaman içerisinde daha doğruya, daha iyiye, daha fazla liyakata dayalı bir sistem tesis edileceğine, ne yazık ki gittikçe toplumsal barışın yerini ayrışmalara, kutuplaşmalara doğru adeta freni patlamış bir kamyon misali yol aldık ve süratle uçurumdan aşağı gidiyoruz.
Üretmeden istemek
Arkasını Anavatan Türkiye’mize dayayan, sürekli yaptıkları yanlışları iç siyasette sözde milliyetçilik ve Türkiye’yi manipüle eden davranışlar içerisine giren bir siyasi ortam ne yazık ki Anavatanımızın burada yapılan siyasetin de beklentilerini geçmişte o makamlarda bulunan bir kişi olarak çok yakınen bilmekteyim ki gerçek anlamda rahatsız etmektedir. Gün gelecek gereken cevaplar inanın Türkiye’den de verilecektir. Ancak dikkat edilmesi gereken, Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs Türk’üne karşı ve Kıbrıs türkünün ana vatan sevgisine karşı kafa karışıklığı yaratmak isteyen bir grup insana da dikkat edilmesi gerekliliği. Burası çok önemli bir konu. 
Dünyadaki jeopolitik konumunu hiçbir zaman avantaja döndüremeyen Kıbrıslı Türkler ne Turizm eğitim anlamında ne de siyasi ve ekonomik kazanımlar anlamında bunun gün geçtikçe elimizden kaçıp gitmesine de seyirci kalmaktadır . 
Dünyanın bütün askeri ve ekonomik güçlerinin hatta en büyüklerinin adanın çevresinde adeta bir üs oluşturma çabalarını da hafife alarak Günlük siyasi kısır tartışmalara halkımızı , insanımızı hiçbir siyasetçinin mahkum etmeye hakkı yoktur.
Adanın gerçekleriyle bağdaşan, Kıbrıs Türk’üne seviye atlatacak politikaları bu ülke insanına gerek ekonomik gerek siyasi kazanımlar sağlayacak bir üst iradenin ve akılın artık bu ülkede düşünülmesi gerekmektedir.
Her geçen gün adamız “Sarayönü” popülist siyasetine mahkum edilmekte, ne yazık ki dünya ile kucaklaşacak hamlelerin yerini boş ziyaretler, boş gezmeler, boş vakitlere heba edilmektedir. 
Milyonlarca Türk Lirası, yaratılan bakanlık, cumhurbaşkanlığı Bütçeleri doğru orantıda halkın menfaatine yön verecek şekilde harcanmalıdır. Bu ülkenin Tanıtma anlamında dışişleri ve onların temsilcilikleri aktif olarak ülkenin yararına olacak şekilde hamleler yapmaları gerekmektedir. Harcanan tek kuruşun doğru insanlar doğru bir şekilde bu ülkenin tanınmasına yön verecek şekilde olmalıdır.
Hangi dışişleri temsilciliğinin ne kadar ülkenin tanınmasına katkı sağladığı yaptıkları icraatlar ile teker teker raporlanmalıdır. Aynı şekilde Turizm Bakanlığı tarafından atanan turizm temsilcileri de benzer tanıtma faaliyetlerini her ay raporlayıp bunların basın tarafından paylaşılması sağlanmalıdır. 
Ülkemizin artık siyaseten ve ekonomik anlamda kaybedecek bir dakikası yoktur. Güneyin gün geçtikçe dünya ile kurduğu ekonomik, siyasi ilişki, bu ülkeyi belirsiz bir karanlığa götürmemelidir. Dikkat edin artık doğrudan Türkiye ile dost meclislerinde ilişki kurmaya başlamışlardır. Bu hamleler doğru okunmalıdır. Turizm Bakanlığımız Türkiye’deki vatandaşlara “ sizin bir adanız var! “ söylemleri doğru olmakla birlikte içini doldurarak Türkiye’nin turistinin adaya getirilmesi sağlanmalıdır. Yunan adaları gerek ulaşım kolaylıkları gerek ise maliyetler anlamında Kuzey Kıbrıs’a göre daha cazip gelmektedir. 
“ ya bu deveyi güdeceğiz ya da bu diyardan gideceğiz” 
Hiç kimsenin gelecek nesillerimize, çocuklarımıza, gençlerimize kaybettirecek bir dakikası dahi olamaz. 

YORUM EKLE

banner471

banner474